Bekleye Bekleye

BEKLEYE BEKLEYE

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Yürüyorum Gündüz Gece

Güneşli bir İstanbul sabahına açılmıştı trenin ağır ağır açılan kapısı. Sırtında yıllardır eskitemediği çantası, elinde poşet yürümeye çalışıyordu Şermin. Uzun bir tren yolculuğundan sonra nihayet şehre varabilmişti. Daha tren garındayken kendini kalabalığının içinde bulmuştu. “Bu şehirde yaşayanlar her yere koşarak mı gidiyorlar?” diye geçirdi içinden. Yürümekte adeta zorlanıyordu. Birine dokunmadan gidebilmek için cambaz olmak lazımdı.

Tüm yol boyunca sallandırmaktan ayakları davul gibi şişmişti. Geceden beri hiç bir şey yememiş ve doğru düzgün uyuyamamıştı. İster istemez üzerinde bir gerginlik vardı. Yürüyen merdivenlere yöneldi. “Şimdi buradan nasıl gidilecek?” diye kaygılanıyordu. Telefondan baktığı uygulamada durakları öğrenmeye çalıştı, anlayamadı. Kafasını kaldırdığında gördüğü ilk kişiye sordu. Durağın yerini öğrendikten sonra valizini çeke çeke durağa doğru yöneldi. Güç bela minibüse binebilmişti. Derin bir nefes aldı. Dolmuş tıka basa doluydu. O kalabalıkta kimse kimseyle göz teması kurmuyordu. “Kimse konuşmak istemiyor anlaşılan.” diye düşünmüştü. “Olur da yaşlı, hasta, yorgun birine denk gelir de yer vermek zorunda kalırım.” der gibi herkes önüne bakıyordu. Yol boyunca insanları seyrederken aklına arkadaşının sözü geldi.

-       Yarın sabah toplu taşıma kullanırken sakın kibarlık yapayım deme. Burası sizin oralara benzemez. O saatte metrobüse bineceksen, köşeden kıyıdan yara yara geçeceksin. Yoksa böyle bakakalırsın, binemezsin bile.

Bu tavsiyeyi kulağına küpe yaptıktan sonra metrobüse doğru ilerledi Şermin. Bir insan kalabalığı üstüne üstüne geliyordu. Yürümek zaten zordu, yükü ağır olunca daha da zorlanıyordu. Ama başka çaresi yoktu. Toplantısına vaktinde gitmeliydi. İlk gelen metrobüse binemedi ama ikincisini kaçırmamalıydı. Metrobüs yaklaşır yaklaşmaz orta kapıya yöneldi. Valizini kaptığı gibi açılan kapıdan içeriye adımını attı. ALLAH’tan çok kalabalık değildi. “En azından ayakta durabileceğim yer var.” diye düşündü. Tam o sırada sıkı bir frenle valizi bacaklarının arasından kaydı. Onu tutayım derken çantası düştü. Eğilip çantasını almaya çalışırken kafasını çarptı. “Şu halimi gören yok mu? İnsan bir el uzatır. İllaki biri yardım eder, insanlık öldü mü? Ne olacak sanki eline mi yapışır. Altı üstü bir yer verecekler, babasının yeri değil ya! Bizim de hakkımız var!” diye söylenmeye başladı.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Başkalarından bir şeyler beklemeye başladığında agresif ve stres yüklü olduğunu fark etti. İçeride yapılan anonsu duyunca tebessüm etmeden duramadı. “Sayın yolcularımız metrobüste bir yerlere tutunarak seyahat etmeniz hem sizin, hem de diğer yolcularımızın güvenliği için önemlidir. Bu nedenle cep telefonu kullanımına dikkat ediniz.” Bu anonsu duyunca çok şaşırmıştı. Etrafına bakındı, anonsun neden yapıldığını şimdi anladı. Araçtaki insanların çoğu telefonla ilgilendiğinden bir yere tutunmuyorlardı. Çoğu insanın elinde cep telefonu, kulaklarında da kulaklık vardı. Kimse kimseye bakmıyor. Kimse kimseyi duymuyor, kimse kimseyi görmüyordu.

Görüyor ama görmüyordu…

Ben ne bekliyorum?” dedi içinden. İnsanlar beni görmüyorlar ki bana yer versinler, valizimi tutmam için yardım etsinler.

Düşündü sonra. Hayatında nerelerde neler beklediğini hatırlamaya çalıştı. Sadece görmeyenden değil, görenden de beklentisi fazla olabilir miydi? Çalıştığı şirkette yapması gereken işlerini erteler. Sonra iş arkadaşlarının ona yardım etmesini beklerdi. “Ne olur sanki bir el atsanız.” diye sızlanırdı. Şermin evine gelen misafirini çok güzel ağırlardı. Misafirliğe gittiğinde kendi stilinde ağırlanmak isterdi. Beklentisi karşılanmadığı zaman da hayal kırıklığına uğrardı. Ev işlerinde de benzer şeyler yaşardı.  Mutfakla uğraşmayı sevmez, keşke birileri hazırlasa da biz yesek diye düşünürdü. “Bugün çok yorgunum yemeği nasıl halletsek?” diye sürekli sorması bundandı. 

Alışverişe gitmeyi severdi. Ancak otoparkla uğraşmadan yakınlarda yer bulmayı beklerdi.  Tabi bu çoğu zaman mümkün olmuyordu. Bir sipariş verecekse ablasına “Sen ara da söyleyiver, sen güzel konuşuyorsun arayıp siparişi versene.” derdi. Börek sarılacak, yaprak dolma doldurulacaksa, Senin böreğin güzel oluyor, çocuklar çok seviyor, bize bir börek sarıver.” derdi. Ablası da “Keşke sen de öğrensen.” diye sitem eder ama her seferinde kardeşinin arkasını toplardı. Çevresindeki insanlara, kendi yapması gerekenleri yüklediğini fark etti. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: İnsanın iç dünyadan beklentisi arttıkça, dış dünyadan beklentisi azalır.” Ancak kendi yapıp ettikleri ile kendi dünyasını dizayn edebilir.

Şermin valizine bakarken “Taşıyabileceğim kadar eşya almalıydım.” dedi. Sonra önünde duran yaşlı teyzeye bakarak “Şu koltukta yer boşaldı, buyurun.” diyerek gülümsedi. Dünyayı değiştiremezdi ama kendini geliştirebilirdi. Bazen tek bir adım, dönüşümü başlatmaya yeterdi.

 


 Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar. 


“Kim Kimdir?”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi “ programlarıyla mutlu ve başarılı olmanın yöntemlerini aktarır.

“Keşfedilmemiş tek şey: Daha iyisidir.”

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Ah ahh o kadar çok şey bekliyoruz ki bazen farkında olmadan bazen de farkında olarak. Beklentisini iç dünyaya yerleştirenlerden olmak ümidiyle 🌺
    Kaleminize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  2. Mutluluğu arıyor insan her yerde...
    Derler ya hep mutluluk içimizde diye...
    Mutluluk iç dünya bekntisinde :))

    YanıtlaSil
  3. Ahh bu beklenti konusu insan anladığında çok şey değişir...

    YanıtlaSil
  4. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  5. Anormaller normal olunca....

    YanıtlaSil
  6. Dönüşüme kendimizden başlamak yerine hep birilerini değiştirmeye çalışmamız çok büyük bir yanılgı ✨

    YanıtlaSil
  7. Kimseden bir şey beklemiyorum derken ki bile beklentimiz…

    YanıtlaSil
  8. Sadece nefesi kendi alabilen çocuklar geldi gözümün önüne… a demeden b yi yanında sunan ebeveynler…
    Bu çocuktan sonra nasıl ‘beklememeyi’ bekleyebilirsin ki…

    YanıtlaSil
  9. Beklentisini doğru yere yerleştiremeyen hayatını yönetemez..Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  10. Mesele sadece bedeline razı olmaktı…

    YanıtlaSil
  11. Kaleminize sağlık 🌹
    İnsan hayattan insanlardan ne çok şey bekler. Bekledikçe de istediğin şey ondan uzaklaşır ve şikayet eden şükürsüz olmaya doğru giden insanlar oluruz. Beklentiyi doğru yere yerleştirmek, kendine !

    YanıtlaSil
  12. Kaleminize sağlık
    Herkesin beklentileri ile sınandığı bir şehirde beklentisini fark etmesi insan için ne büyük bir kısmet.

    YanıtlaSil
  13. Haddini bildikçe insan beklentilerini yönetebilir hale gelebilir…

    YanıtlaSil
  14. İnsanın kendi yapabileceklerine bilinç verebilmesi, başkalarının yapmadıklarına değil kendi yapabileceklerine odaklanabilmesi, görebiliyor anlayabiliyor olması ne kadar da kıymetli, kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  15. kendini değiştirmedikçe; dünya değişmeyecek... keşke anlayabilsek... bakıp görenlerden ve anlayıp idrak edenlerden olmak niyeti ile...

    YanıtlaSil
  16. Beklentin kimden?

    YanıtlaSil
  17. Güzel yazı olmuş emeğinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  18. Ah şu beklenti yokmu düşmanım da dostumda ona göre oluyor. Arkadaşımı kötü gördüğüm zamanları hatırlıyorum ondan beklentim ne çok muş. Ne zaman kendi bedelimi ödeyinçe arkadaşım iyi insan olmuştu. Burada değişen kimdi?

    YanıtlaSil
  19. İnsanı gergin yapıyor bu yardım bekleme işi. Sanki herkes bana yardım etmek zorundaymış gibi düşünmek zor iş. En kolayı kendinden beklemek bu hem seni mutlu yapar.

    YanıtlaSil
  20. Bazen tek bir adım atmak yeterliydi. İnsan kendinden beklemeli hep 🌸🌸

    YanıtlaSil
  21. Tüm dış dünya beklentilerimizi iç dünya beklentisine çevirebilmek ümidi ile… Kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  22. Sadece kendimizi değiştirebiliriz...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Düşünceleriniz bizim için çok kıymetli