GECE YATMAZ GÜNDÜZ KALKMAZ
Zırrrrrr! Zırrrrr!
Of yaa tamam!
Figen, alarmın sesiyle kalkmaya çalışmıştı ama nafile! Kendinde erken
uyanacak gücü bulamayıp alarmı ertelemişti. O kadar geç yatmıştı ki,
vücudu bir külçe ağırlığındaydı. Göz kapaklarının üzerinde sanki beş kişi
oturuyordu. Kafasının içinde bir su balonu vardı adeta.
“ALLAH’ım bu nasıl bir atalet! Kılımı kıpırdatacak halim yok. Hem uyansam
ne olacak ki? Her gün aynı rutin… En iyisi mi biraz daha uyuyayım, kalkarım
elbet.” diyerek yorganı yüzüne çekti ve doğan güneşin ışıklarından saklandı. İki
saat sonra alarm tekrar çaldı. Gün ağarmıştı ama Figen’e daha sabah olmamıştı. Yine
uyanamıyordu…
Üç çocuğu olan bir ev hanımıydı Figen. Üniversite mezunuydu
aslında ama ilk kızı İpek doğduğunda mesleğine ara vermişti. Ardından Ali
ve Merve de doğunca anneliğin sorumluluğu ile işe veda etmişti. O zamanlarda
sürekli yoğunluktan, bir türlü hiçbir şeye yetişemeyişinden dertlenirdi. Çocuklara
daha çok zaman ayırmak için bırakmıştı işini ama bu da yeterli olmamıştı. Çünkü
ev hanımlığı da başlı başına bir mesai yapmaktı onun için. İşi bıraksa da yine yetişemiyordu hiçbir
şeye. Çünkü bu seferde geç uyanmaya başlamıştı. Tabi onlarca farklı dakikaya
alarmını kurmaya da…
Figen, hep erken kalkmayı ister fakat bir türlü gerçekleştiremezdi. Kurduğu
alarmla uyanmayı ümit eder ama zamanında kalkmakta bir türlü başarılı olamazdı.
Sonra da gün boyunca; “Bir sürü işim var, neden erken kalkmıyorsam! Gece
yatmaz, gündüz kalkmaz hatun!” diye kendi kendine söylenir dururdu. Genelde
en küçük kızı Merve’nin “Anne! Uyan hadi! Karnım çok acıktı!” demesiyle
yataktan güçlükle çıkardı. Kahvaltı, temizlik, akşam yemeği derken gününün
nasıl geçtiğini anlamazdı.
İŞLER YETİŞMİYOR! ACABA
NEDEN?
Akşama kadar evin içinde koşturmasına rağmen neden işler yetişmiyordu? Sonuçta bir şekilde bitmesi lazımdı. Yoksa her gece takip ettiği dizileri nasıl izleyebilirdi? Aman zaten bir akşam dizileri vardı. Onlar da olmasa kendine nasıl zaman ayıracaktı? İşlerini bitirip çocukları yatağa yolladıktan sonra sıra ona gelirdi. Dizi öncesinde atıştırmalıklar hazırlar ve saati gelince de ekran karşısında geçerdi. Çocuklar odasında mızmızlanırsa da “Kimsenin sesi gelmesin! Akşama kadar yoruldum, bir rahat bırakın beni!” diye çocukları uyarırdı.
Yatağa girdiğinde vakit epey geç olurdu ve her gece uyumadan kendine
söz verirdi: Yarın sabah daha erken uyanacağım. Bu sefer alarmı
ertelemeden güne başlayacağım. Çocuklar uyanana kadar işlerimi halledip ne
zamandır bitiremediğim kitabımı okuyacağım…
Fakat her seferinde farklı bahaneyle alarmı erteleyip uykusuna devam
ederdi.
O gece de en sevdiği dizisini bitirmiş ve yatağa girmişti. Her zamanki gibi vakit epey geçmişti. Alarmını kurup bir ümit telefonu yerine bıraktı. ALLAH’ım lütfen bu sabah erken uyanayım, diye içinden geçirdi. Bir an aklına anneannesi geldi. Eski topraktı ninesi, güneşi üzerine doğurmaz, er başlar ve hep zamanın bereketini yaşardı. “Yavrum biz tavuk gibi uyur, horoz gibi uyanırız” sözü kulağına geldi. Köylerinde herkes öyle değil miydi zaten. Acaba bunu nasıl başarıyorlardı?
SEBEPLER VE SONUÇLARI
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki;
"İnsan oluşturduğu sebeplerin sonucunu yaşar."
Sabah erken uyanamamak bir sonuçtur. Bu sonuca etki eden şey; gecenin nasıl geçtiğiyle ilgilidir. Geç saatlere kadar ekran başında olmak, bir şeyler yemek ve yatağa geç saatte girmek… Hepsi sebebin birer parçasıdır. İnsanoğlu bu hayatta hep sonuca takılır. Oysa;
Hiçbir sonuç, sebepler değişmeden değişmez.
Çoğu insan erken uyanmayı ister. Fakat erken uyanmaya varacak davranışları, aynı çoğu insan önemsemez.
NEREDEN BAŞLAMALI?
Ne yapmalıydı acaba, nereden başlamalı? Kafasında deli sorular ve
hayalinde pamuk ninesinin yüzü, tebessüm ederek uykuya daldı. Bu sefer
kararlıydı.
Zırrrrrr! Zırrrrr!
Figen telefonunun sesiyle uyandı. Gözünü açamıyordu ama artık bu kısır
döngüden de bıkmıştı. Bir yerden tutmak zorundayım, diye düşündü. Elleriyle
gözlerini iyice ovuşturdu. Yatağın içinde esneme hareketleri yaparak uykusunu
dağıtmaya çalıştı. Böylece harekete geçmeye çalışıyordu. Zaten en zoru yataktan
çıkmaktı. Bu çaba işe giderken nasıl saatinde uyandığını ona hatırlattı. Demek
ki bunu yapabilecek gücü vardı. Düşüncelerinden çıkıp sesli konuşmaya
başlamıştı. Kendi sesiyle, kendini uyandırmak istercesine;
Önceleri yaptıysam yine yapabilirim.
Hayatı ertelemeden yaşayabilirim.
Artık, bu kadar oyalandığım yeter!
Haydi kalk!
Yeni gün seni bekliyor!”
Çok güzel ve faydalı bir yazı 🌿 ellerinize sağlık
YanıtlaSilTanıdık sabahlar :) elinize sağlık çok keyifli bir yazıydı
YanıtlaSilErken kalkan yol alır, demiş atalarımız. Ama erken kalkmak için erken yatmak lazım.
YanıtlaSilVakit yok diye şikayet ediyoruz ama erken kalkınca insan vaktinin nasıl yettiğine bereketlendiğine inanamıyor.
YanıtlaSilİnsan sabah bi 15 dk bile erken kalksa ne kadar çok şey hallediyor. Kaleminize sağlık 👍
YanıtlaSilÇok doğru sabah uyanman akşam yatmana bağlı . Hayatın her alanında da öyle değil mi? Sınavda iyi not senin öncesin de ki çalışmana bağlı. Kısaca sonuçlar sebeplere bağlı. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHepimizin kanayan yarasına değinilmiş… Yeniden başlamak isteyenler için güç verici bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık 🌹
YanıtlaSilBütün mesele çarkı cevirmeye başlamakta ... Düşündürücü küçük ama etkili ...
YanıtlaSilAncak yaşayan bilir… Emeklerinize sağlık. Kendi sürecini ve çözümlerini gördüm.
YanıtlaSilŞimdi düşünüyorum, doğru Sebepleri oluşturdum mu? Teşekkürler bu güzel farkındalık için 🌺
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş. Aslında çoğumuzun tabiri caizse yarasına değinilmiş. Bereket gerçekten sabahın nurunda. Erken kalkan yol alıyor
YanıtlaSilİnsan oluşturduğu sebeplerin sonucu yaşar. Bu cümleyi anlayabilsek hayatımız bambaşka olur gibi geliyor...
YanıtlaSil"Artık, bu kadar oyalandığım yeter!" Dünya bir eğlence yeri ve oyalanma yeri olmadığı halde, insan nasılda tuzağa düşüyor, oyalanıp duruyor ...
YanıtlaSilYeni gün yeni sebep... Taptaze temiz niyet
YanıtlaSilTam bir motivasyon kaynağı oldu. kaleminize sağlık:)
Sonuçlara takılıp kalmak yerine sebeplerimize odaklansak ne kadar değişecek hayatımız aslında ✨
YanıtlaSilErken kalkan kuş solucani kapar demişler. Hayat hep bizim yapıp ettiklerimizle karşılık buluyor.
YanıtlaSilKaleminize sağlık..
YanıtlaSilİnsan sebeplerini değiştirmeden sonuçlarını değiştiremiyoru çok güzel hatırlattınız bize…🤍
İnsan oluşturduğu sebeplerini yaşar o zaman iş doğru sebepler oluşturmaktan başlıyor.
YanıtlaSil