KEŞKE HER ŞEY ESKİSİ GİBİ OLSA!
Hatice marketten
aldığı malzemeleri hızlıca mutfağın tezgâhına koydu. Akşama az bir vakit
kalmıştı. Bir an önce helvayı kavurmam gerek, diye düşündü. Ellerini yıkar
yıkamaz işe koyuldu. Bir yandan helvayı kavururken bir yandan düşüncelere
daldı. Hatice küçük, butik bir sitede oturuyordu. Yakın olduğu bir komşusu
yoktu. Bazılarıyla ayaküstü selamlaşır, sohbet ederdi sadece. “Kaç yıldır neden arkadaş edinemedim?”
diye sordu kendine.
Sonunda helva hazırdı
ve kokusu bütün siteyi sarmıştı. Akşam vakti herkes evdedir, dedi ve helvayı
dağıtmaya başladı. Tek tek komşularının kapısını çaldı.
Kimisi kapıyı
gülümseyerek açıp helvasını aldı.
Kimisi “Biz yemeyiz teşekkür ederiz, ziyan olmasın”
diyerek geri çevirdi.
Kimisi çok şaşırmış
bir ifadeyle “Ne demek oluyor bu?” bakışı
attı.
Bazısı da evde
olmasına rağmen kapıyı açma nezaketinde bile bulunmamıştı.
Elinde birkaç dolu
tabakla geri döndü Hatice.
“Ah ah, nerde eski kandiller?”
Bizim çocukluğumuzda kandil
gecesi ikram yapma yarışına girerdi komşular. Helvalar evlerdeki kocaman
tencerelerde pişer, helva yapamayan da pişi kızartırdı. Amaç komşuyu
ikramlamaktı. Bazen bu bir tatlı, bazen ıspanaklı börekle yapılırdı. Bazen bir
kek olurdu bu ikram, bazen köyden gelmiş bir üzüm… Tabi kimse tabağı boş
göndermek istemezdi. O tabaklar üst üste birikir sonra kapı kapı gezilerek
tabakların sahibi aranırdı.
Ne olmuştu da hiçbir şey eskisi gibi değildi? Neden ilişkiler bu kadar mesafeliydi? Neden eski komşuluklar yok, diye düşünmeye başladı Hatice.
Otuz yıl öncesiyle
şimdiki ilişkiler arasında çok fark vardı. Artık her evde bilgisayar, her odada
televizyon bulunuyordu. Yediden yetmişe herkesin kendine ait telefonu vardı. İnsanlar
kafasını kaldırıp birbirlerinin gözlerine bakmaz olmuştu. Çünkü birbirlerine
pek ihtiyaçları da kalmamıştı. Sosyal medyadan pek zaman kalmıyordu gerçek
ilişkiler kurmaya. Yüz yüze görüşmeler yerini görüntülü konuşmalara, sosyal
ağlarda yazışmalara bırakmıştı. Hatice “acaba bu sebeple ilişkilerimiz kopmuş
olabilir mi?” diye geçirdi aklından.
Bir an kendi lise
yıllarını hatırladı. O zamanlar tabii ki cep telefonu yoktu. Hemen her köşe
başında ankesörlü telefonlar olurdu. Herkesin elinde bir jeton, kulübenin
önünde sıra beklenirdi. Öyle uzun uzun konuşmaya yetmezdi jetonlar. Bir dakikalığına
da olsa hâl hatır sormak, iyiyim demek içinde bu görüşmeler. Bazen de randevulaşmak
ya da özel bir günü organize etmek için kulübenin başına gidilirdi. Buluşmalar
özenle ayarlanırdı. Cep telefonları olmadığı için herkes vaktinde, sözleşilen
yerde olmaya çalışırdı. İşte o buluşmalar dolu dolu geçer, bir dahaki iple
çekilirdi. Şimdi ise güya cafelerde buluşan ama telefona bakmaktan birbiriyle
konuşmayan gençler görüyordu Hatice etrafta.
“Hey gidi günler hey” dedi hasretle.
“Keşke her şey eskisi gibi olsa. Aslında bu insanın elinde olabilir mi?”
Bu düşüncelerin
arasında bir karara vardı. Eski arkadaşlarıyla görüşerek başlayacaktı
ilişkilerini canlandırmaya. Telefonda ya da sosyal medyada değil, yüz yüze
görüşmeye çabalayacaktı.
Uzun zamandır
görüşmediği arkadaşı Oya’yı aradı.
-Oyacığım selam nasılsın?
-Aaa! Merhaba Hatice! Çok şükür iyiyim, sen nasılsın?
Oya anlatmaya
başlamıştı bile. Uzun bir telefon görüşmesi olacağı belliydi. Oya’nın lafını
hemen kesti Hatice. “Sana ne diyeceğim
telefonla konuşsak saatler sürer, ne zaman müsaitsin? Bir plan yapsak ne güzel
olur, eskisi gibi sohbet ederiz.”
Oya şaşırmıştı. “Tabii ki Haticeciğim çok güzel olur. Eski
günleri yâd ederiz. Ben de seni çok özledim. Görüşmek iyi gelecek ikimize de. Hem
sana anlatacağım çok şey var, çok.”
Hatice telefonu
gülümseyerek kapattı. Aldığı karardan tatmindi. Bundan sonra insanlara zaman
ayıracaktı. Yüz yüze gelecekti. Dijital bir camın ardından, duygudan mahrum
buluşmalara son verecekti.
Öyle ya! Her güzel şey
küçük bir adımla başlamaz mıydı hayatta?
Bazen bir helva,
bazen de sıcak bir kahve…
Senin bugünkü adımın nereye?
Benim rotam değişti. Sağolun!
YanıtlaSilBelki bir adım da insanın uzağında da olsa görmese de dışarda bir yerlerde üşüyen veya aç olan kardeşlerine yardımda bulunmak olabilir mi?
YanıtlaSilKeşke her şey eskisi gibi olsa deriz ama olması içinde çokta bir şey yapmayız..
YanıtlaSilHatice gibi güzel kararlar alabilme dileğiyle 🌸
Nasıl keyifli bir yazı tam da bugünü anlatıyor. Herkes elinde bir telefon kendi dünyasında..
YanıtlaSil"Komşusu açken tok yatan bizden değildir." ile büyüdük. 30 yılda ilişkilerin bu kadar hızlı bozulmasının tek nedeni sosyal medya ve zihni uyuşturan dizi/tv programları...
YanıtlaSilO küçük adımı hep başkasından bekliyoruz... Halbuki bilsek biz bir adım attığımızda ne çok şey değişecek...
YanıtlaSilNasıl güzel bir stil elinize sağlık yeni bir pencere açıldı bende
YanıtlaSilTeşekkür ederim çok güzel bir yazı ❤️
YanıtlaSilTeknoloji ilerledikçe iletişim marifetimiz azaldı
YanıtlaSilİletişim marifetimiz kadarız halbuki…
YanıtlaSilİnsanın içindeki umudu yeşerten ne güzel bir yazı. Adım atanlardan olma dileğiyle.
YanıtlaSilÇok teşekkürler gerçekten eskiden iletişim kurmak ve bir insana ulaşmak okadar kolay degildi. İnsan insanın Kıymetini bilirdi....kaleminize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık güzel öneriler. Uygulayabilenlerden olabilmek umuduyla...🌺
YanıtlaSilİnsanın beklentisi kendinden yana olunca süreç başka ilerliyor...
YanıtlaSilBende çocukken mutlaka pişi kızartması gelirdi.☺️Çok güzel bir yazı kaleminize sağlık 🌺
YanıtlaSilHer şey küçük bir adımla başlar ama o küçük adımı atabilmekdir zor olan :)
YanıtlaSilÇok beğendim malesef günümüzde çoğu değerimizi kaybettik
YanıtlaSilÇok teşekkürler Çok güzel bir yazı olmuş elinize emeğinize yüreğinize sağlık 👏👏👏
YanıtlaSilElinize sağlık, gerçekten yüz yüze görüşmenin tadı başka oluyor.
YanıtlaSil