Düğünümde Her şeyim Tam Olsun!
Buse
ile Burak kısa bir nişanlılık dönemi geçirmişlerdi ve düğün için gün saymaya
başlamışlardı. Aileleri de kendi aralarında güzel bir iletişim içindeydi ve iki
genç de bu durumdan oldukça memnundu. Farklı memleketlerden olsalar da kendi içlerinde
anlaşmanın yolunu bulmuşlardı. İki aile için de çocuklarının mutluluğu
önemliydi. En yakın arkadaşları, düğün arifesinde ya her şeyleri tam değil
diye ya da aileler arasındaki kültür farkından dolayı ayrılmıştı. Bu durum
doğal olarak onları da üzmüştü. “Ya ailelerimiz anlaşamazsa?” belli etmeseler
de içten içe ikisi de bu korkuyu yaşamıştı. Böylesi sorun yaşamadıkları için
şükrediyorlardı. İnsanlar evlilikle mutlu olunacağını düşünüp çok şey
bekliyordu evlilikten ama Buse ile Burak evlenmeden hatta birbirlerini
tanımadan da mutlu olmayı başarabilmiş iki gençti.
Gelecekle
ilgili birbirlerinden çok beklentileri yoktu hatta ailelerinden de pek
beklentileri yoktu. Nasıl kimseye yük olmadan yuvamızı kurabiliriz
derdindeydiler. Ev tutmak, gelinlik, salon derken baya yol alınmıştı ama hala yapılacak çok iş
vardı. Buse bir yandan Burak bir yandan koşturuyorlardı. Kendi maaşları ve ufak
birikimleri ile her şeye yetişmeye çalışıyorlardı. Ama artık ikisi de maddi
olarak zorlanmaya başlamıştı. Özellikle Buse daha kolay yoruluyor ve
gerginleşebiliyordu. Kimseye yük olmadan yuvasını kurmayı istese de bazen
çevresine bakıp kıyaslıyor ve farklı şeyler isterken de bulabiliyordu kendini.
O, Burak gibi kimseye de açılamıyordu kolayca. Oysa Burak, evli arkadaşlarına danışıp
bazı sorularına cevap bulmayı bile başarmıştı;
“Düğün
alışverişinde nelere dikkat edilmeli?”
“Bir
evde mutlaka olması gerekenler neler?”
“Evlilikte
nelere dikkat etmeliyim?”
Bu
sorularla evlilikte yaşayacakları olumsuzlukları en aza indirmek istiyordu
Burak. Hem arkadaşları da onun
fikirlerini doğruluyordu. Evlilikle her zaman keyifli şeyler olmayabileceğini evli
bir abisinin şu sözleri ile iyice anlamıştı; “İnsan düğününde “Evet” derken,
yaşayacağı her türlü soruna “Evet” demiş olur aslında. Ve birbirinin sınavı
olur aynı zamanda.” Çok doğruydu gerçekten.
Burak evlilik koşturmacasında çok şey öğrenmişti hayata dair. Bunlardan
biri de insanların fikrine danışmanın, ne kadar kıymetli olduğuydu. Çünkü insan
her şeyi yaşayarak öğrenemezdi ki. Bazen birilerinin fikrine, tavsiyelerine
ihtiyacı olabilirdi. Hele evlilik gibi insanın ömrünü etkileyecek bir konuda...
Genç
çift yine evin ihtiyaçları için koşturdukları sırada yoruldular ve dinlenmek
için bir çay bahçesine oturdular;
Burak:
“Ev eşyaları da öyle pahalı ki! Ailemizden yardım almadan, onları zor duruma
sokmadan hareket etmeliyiz Buse.” Dedi.
Buse;
“Ben de aynı fikirdeyim Burakcım fakat bir kez evleniyorum. Evimde ve düğünümde
her şeyim tam olsun istiyorum.”
Burak
şaşkınlığını gizleyemedi; “Tam derken? Buse bunu sen mi söylüyorsun”
Buse;
“Şöyle söyleyeyim, eksik olunca kendimi kötü hissederim. Mutfağım, oturma ve salon
grubum, yatak odam, halılar… Bir evde olması gereken ne varsa, biz de
evlendiğimizde onlar olmalı. Her şey pahalı, doğru fakat yapacak bir şey yok.
Ben eksik olan evde nasıl yaşayayım?”
Burak
ise farklı düşünüyordu. Bir şeyler eksik
kalsın, evlenince yavaş yavaş alınırdı kalanlar. Hem evlerine uygun yakışan
şeyleri alırlardı hem de ev tıkış tıkış olmazdı. Zaten acele ile alınan yerli
yersiz eşyalar, sonradan elden çıkarılmak zorunda da kalabilirlerdi. İki ayda
her detayı almak yerine öncelikli olan neyse onu almanın derdindeydi.
“Busecim
seni anlıyorum. Evinin çok güzel olmasını istiyorsun. Her şeyi tam almaya
çalışırsak evimiz dolu olacak ama borçlardan dolayı sürekli gergin de olacağız.
Gel ağzımızın tadını bozmayalım acil ve öncelikli ihtiyaçlarımızı alalım. Sonra
zamanla gördükçe, bütçemiz yettikçe ve evimize de yakışıyorsa alırız. Ne
dersin?”
Buse
yere bakıp, dudağını bükse de biraz düşündükten sonra; “Haklısın galiba içimden
dolu bir eve sahip olmak gelse de böylesi ikimiz için de daha hayırlı olacak
sanki. Hem iki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş. Dolu bir evde
ağzımızın tadı bozulacağına varsın bir odamız boş kalsın. Hem ilerde
doldurursun sen orayı evimizin beyi olarak” gülüştüler ve beyaz eşya almak için
kalktılar.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki;
“Bu
hayatta tam diye bir şey yoktur.
Bir
şeyin en güzel parçası, onun eksik parçasıdır.”
Hayatta eksiklerimiz mutlaka olacak.
Bunu ya hayatımızdaki somutluklardan kendimiz çıkarırız ya da hayat bizim
soyuttaki keyfimizden, huzurumuzdan eksilterek alır.
Bazen evimizde bir oda eksik döşenir ama
bu vesile ile kalplerimizde birbirimize karşı olan muhabbetimizi artar…
Çok samimi bir yazı olmuş, teşekkürler:)
YanıtlaSilİnsan hem zorlaştıran hem de kolaylaştırandır. Bütün mesele duyguları pasifleştirmekte.....
YanıtlaSilBir şeyin en güzel parçası, onun eksik parçasıdır. Teşekkürler bu güzel yazı için kaleminize sağlık ☺️🪷🪻💐🕊
YanıtlaSilTamamlamaya çalıştıkça daha büyük eksikler çıkar, o zaman en ihtiyaç duyulana yönel her şeye sahip olmaya değil...
YanıtlaSil