Duygularımı Tarif Edebiliyorum

DUYGULARIMI TARİF EDEBİLİYORUM

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bir şey eksikti sofrada. Yemek, su, tabak, çatal, ekmek her şey tamamdı. Neydi eksik olan? Babasını kaybettiğinden beri oluyordu bu zaman zaman. Eksilen her şeyi daha kolay fark eder hale gelmişti. Selin sağına soluna bakındı ve gözü pencereye takıldı. Çilli yoktu yerinde, evet eksik olan oydu. Her yemek vakti kokuyu alıp pencerenin önüne otururdu. Nerelere kaybolmuştu acaba diye merakla dışarı çıktı ve etrafa bakınmaya başladı. Bir de ne görsün? Bir köşede henüz doğurduğu yavrularını koruyacak bir yer açmaya çalışıyordu. Selin’i görünce ürktü, üstüne kapandı kediciklerinin. Selin de Çilli’nin derdini dert edindi ve hemen onları koruyacak bir düzenek oluşturdu. Yağmurdan ıslanmalarını önleyecekti böylece. Bir yandan düzeneği kuruyor bir yandan da yavrularını nasıl emzirdiğine bakıyordu. Kedicikler öyle savunmasız ve masumdu ki. Yumuk gözleriyle büyük bir keyifle emiyorlardı. Garip bir his oluştu içinde, duygularını tarif etmeye çalıştı. Acaba annelik içgüdüsü buna mı deniyordu?

Sonra dalgın, düşünceli bir şekilde eve girdi ve ellerini yıkadıktan sonra sofraya oturdu. Annesinin özenle hazırladığı sofraya baktı. Kardeşinin başını okşadıktan sonra yemeye koyuldu. Sarmaların tadına bakınca çok hoşuna gitti.  Gözünü kapatarak lokmasını bitirdi;  “Ihmm, annecim bu nasıl bir tat eline sağlık. Yeni doğan kediciklerin, Çilli’yi emerken aldığı keyfi aldım adeta.” dedi gülerek. Annesi önce gülümsedi sonra ”Baban da olsaydı!” diye iç geçirdi ağlamaklı gözlerle. Selin annesinden önce dökmeye başladı gözyaşlarını ve hemen annesine sarılıp onu teselli etmek istedi. Bir yıl olmuştu ama yine kendilerine gelememişlerdi tam olarak. Selin bir yandan annesine, bir yandan kardeşine destek oluyor, onları canlı tutmaya çalışıyordu. Hayat başka türlü devam etmezdi yoksa.

Annesi ve babasının çok güzel bir ilişkisi vardı. Sevgiyi onlarda görmüştü ilk. Birbirlerine beğenilerini gösterme tarzları, merhametleri veya annesinin babasının ihtiyaçlarına gösterdiği özen, babasının annesini koruma tarzı. Nasıl da başkaydı… Birbirlerine karşı hisleri çok kıymetliydi, çok özel duygulardı bunlar.

Bir onların ilişkisine bakıyor bir de okuldaki arkadaşların aşırı tepkilerle süslü ilişkilerine. Çok heyecanlı ama kısa bir süre sonra çok ağlayıp yıprandıkları ilişkiler! İki taraf ne kadar farklıydı? Birinde duygu vardı ama diğerindeki tam olarak duygu değil de tepkisellik, ne yaptığını bilmezlikti sanki.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Selin oldum olası duygulu bir kızdı. Ağlayanı görünce ağlar, mutlu olanla gülümser, hemen merhamete gelirdi. İnsanların ruhuna dokunmayı severdi. Duyguları anlamak yaşamı anlamaktı. Yoksa ne anlamı olacaktı hayatın. Her anın, olayın ve insanın onda çağrıştırdığı duyguları tanımlamak hoşuna giderdi. Sevgi, merhamet, hüzün, neşe gibi.

İnsanların duygu diye öne sürdüğü anlamadığı tepkiler olurdu. Bunların duyguyla alakası yoktu ona göre.  Üzgünüm deyip insanlara kızıp, bağırmak veya seviyorum deyip körü körüne birinin arkasından gitmek. Evet, burada karışan bir şey vardı. Bunun gibi durumlarda insanların “Benim de duygularım var.” diye savunmaya geçmesi ama yaşadıkları hislerin veya algıladıklarının duyguyla ilgili olmaması ne garipti. Duygulu olmak, tepkisel olmak değildi ki?

Deneyimsel tasarım öğretisi der ki; “Duygu insanı acıdan uzaklaştırıp keyfe yaklaştıran ve hayatı anlamlandırmaya çalışan sistemdir.”

Ancak duygulu olmak ve duygusallık birbirinden farklı şeylerdir. Duygulu kişi duygularının farkında olan ve onu yönetebilen kişidir. Bilinci açık, hissettiği şeyin onu nereye sürükleyeceğinin farkındadır.

Duygusal kişi ise duygularının ne olduğunu ayıramayandır. Miktar olarak daha çok duygusu olan ve duygunun yönlendirmesine göre yaşayandır. Duygusal kişi heyecan ve tepkiselliği duygular ile karıştırır.

Sevgi duygudur ama aşk duygusallıktır. Üzüntü duygudur ama kızgınlık duygusallıktır.

Selin babasını kaybettiğinde cenazede hissetmişti bu farkı en çok. Hastalandıktan sonra tedaviler için koşturmuşlar ama bir anda kaybetmişlerdi onu. Selin, kardeşi ve annesi çok üzülmüşlerdi. Halsiz, bitkin ve bir parçaları kopmuş gibi hissetmişlerdi. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve üzüntü onları çok yıpratmıştı. Ama ne gelirdi ki elden. Acı da olsa kabullenmişlerdi hatta tüm acılarına rağmen gelenlerle ilgileniyorlardı bir yandan da. Ama halaları aynı şekilde davranmamıştı. Babaları hastalandığında hiç destek olmayan halalar, cenazeye gelmiş saatlerce bağıra çağıra ağlamışlardı. Üstüne bir de annesi ve Selin başta olmak üzere herkese emirler yağdırıp, kızıp durmuşlardı. Bu duygu olamaz diye geçirmişti Selin içinden. “Onlarınki duygu ise kendisininki neydi acaba?” Evet, onlarınki duygu değil, duygusallıktı. Annesi, kardeşi ve Selin’inki ise duygu.

·      Biri öfke, kızgınlık diğeri hüzün ve üzüntü.

·      Biri bilinci kapatırken, diğeri bilinç açıklığı veriyordu. ,

·      Biri ilişkileri yıkarken diğeri “Bir babadan kalan güzel davranışlar nasıl devam ettirilir?” düşüncesi ile abla kardeş arasındaki bağı güçlendiriyordu.

Evet, duyguları tarif edebilmek için, önce heyecan ve tepkisellik olmadığından, bilincinin açık olduğundan emin olmalıydı insan. Böylece başkalarına zarar veremezdi kimse. Ya da başkaları onun duygularına kolayca ulaşamadığı için o, zarar görmezdi. 

Heyecan olmadığından eminse de sonra o duygunun “Neşe mi? Hüzün mü? Sevgi mi?”  hangi duygu olduğunu anlamaya çalışabilirdi insan.

Selin anlıyordu artık; insan heyecandan ve tepkisellikten çıktığında duygularını ayırt edip tanımlayabiliyordu. Demek ki insanın duygularını tarif etmesi o kadar da zor değildi. Yeter ki heyecanlı olmadığından emin olsun…



Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar. 


“Kim Kimdir?”, “İlişkide Ustalık”“Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmanın yöntemlerini aktarır.

“Keşfedilmemiş tek şey: Daha iyisidir.”

Yahya Hamurcu 

Yorumlar

  1. Kalemize sağlık 🌹
    Aslında ne kadar birbirine benzeyen gibi gözükse de bir birinden çok farklı kelimeler… Çok güzel etkileyici bir ayrıştırma olmuş. Teşekkürler🌿

    YanıtlaSil
  2. Duygu ve duygusallık arasında ki farkın çok güzel anlatıldığı farkındalık oluşturan bir yazı. Teşekkürler kaleminize sağlık 🪻🪻🪻☺️

    YanıtlaSil
  3. Demek ki sandığımızın aksine duygulu olmak ve duygusal olmak aynı şeyler değilmiş...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Düşünceleriniz bizim için çok kıymetli