PEHH…
“Pehh… O mu ilişkilerle ilgili ders veriyormuş. O önce kendine ders versin be. Annesiyle ne kadar kavga ettiğine ben şahidim. Üniversitedeyken en yakın arkadaşımdı. Sonraları kopsak da haberlerini almaya devam ettim. Evliliğinde de problemleri vardı. Hem kocasına küsüp baba evine gitmemiş miydi o?”
“Aslı bak, sana daha öncede söyledim senin bıraktığın yerde değil o kız. ”
Necla bu konuşulanları duymadı. Fakat benzerlerine çokça şahit olmuştu. Küçümseyici tebessümler, imalı cümleler, kulaktan kulağa fısıldaşmalar, göz göze bakıp gülüşmeler, neler neler. Zorlu bir süreçti. Kimsenin kimseyi yargılamaya ya da küçümsemeye hakkı yoktu. Fakat yine de durumu anlıyordu. Bu durumun ayaklarına dolanmasına da alışıktı. Ne zaman birilerine fayda verme fırsatı yakalasa buna benzer muhabbetler önünü kesiyordu. Ama bütün bunlara rağmen caymaya hiç niyeti yoktu, caymadı da.
İnsanlar değişti, yaşadıkları değişmedi.
Annesi baskın bir karakterdi. Her şeyin mükemmel olmasını isterdi. Aslında bunu kızı için isterdi ama Necla bu durumdan çok yorulmuştu. Sınıf birinciliği, sınıf birinciliği yetmez okul birinciliği, bu liste uzar giderdi. Evlenip daha özgür olacağını düşünürken işler hiç de düşündüğü gibi olmadı. Sanki yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştu. Kalabalık bir aileye gelin gitmişti ve bu ailede baskın karakterler çok daha fazlaydı. Evin büyük ve en kıymetli oğluyla evliydi. Bu da ailenin ondan beklentisini arşa çıkarıyordu. Henüz çözemediği farklı kültürleri ve yüksek beklentileri vardı. Her defasında daha fazla şey yapması bekleniyordu. Her şey adeta kâbusa dönmüştü. Üstelik eşinin iş sıkıntıları da çabasıydı.
Çaresizliği yakın arkadaşı Emel ile paylaştı. Emel çözüm becerileri yüksek marifetli bir insandı. O yüzden bir problemi olduğunda ona danışırdı. Arkadaşı “Neclacım başkalarının değişmesini beklemek çok zor şuan kendinde neleri değiştirebilirsin ona bakmalısın” dedi.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsan değiştirmek istediği kişiye doğru değişir, oysa ki çözüm kendini dönüştürmekle ilgili”
Arkadaşının paylaştıkları ona ümit olmuştu. Hep başkaları değişsin isterdi. Hayatına baktığında değişen hep kendi olmuştu ve ispatları gözünün önüne geliyordu.
- Hayatındaki kararlarını neye göre verdiğine bilinç vermeye başladı.
- Değişiminin lehine olduğu yerler nerelerdi?
- Değişimin aleyhine olan yerler nerelerdi?
- Doğru karar vermek için neye ihtiyacı vardı? Kendi dönüşümüne odaklandı.
Necla egosunu dizginleyip hayatının iplerini eline almaya karar verdi. Kimden neyi modellemesi gerektiğini ve hayatıyla ilgili dönüşümünün yönünü daha derin düşünüyordu artık. Problemlerin üstünü örtmenin, onlardan kaçmaya çalışmanın ya da onlardan şikâyet etmenin çözüm olmadığını anlıyordu. İnsan çözümle hem marifetleniyordu hem de güçleniyordu.
Mesele kendi hayatına ve gelişimine bakmaktı aslında. Dününe göre daha iyi olmasını sağlayan şeylere bilinç vermek gerekiyordu. İnsanların onun üzerinde kurmaya çalıştıkları baskılar artacaktı belki ama olsun o her türlü zorluğa karşı karar vermişti. Artık hayatında yerine göre sınırlar koyacaktı. Ümitvardı😊 Çözülmeyecek tek şey insanın bir şeylerin düzeleceğine dair ümidini kaybetmesiydi. Ne demiş atalarımız “Çıkmadık candan ümit kesilmez.”
Çözülmeyecek tek şey insanın bir şeylerin düzeleceğine dair ümidini kaybetmesiydi. Ne güzel ve ne doğru söylemişsiniz teşekkür ederiz kaleminize sağlık ☺️🌻🌻🌻
YanıtlaSilİnsan önce kendini değiştirmeli, bakış açısını
YanıtlaSil...ve sonrası gelecek...