Anda Kalmak

ANDA KALMAK

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

“Anda kal.”
Ne çok duyarız bu pozitif gibi gelen emir kipini. İnsanı içinde bulunduğu zaman dilimine çeken, iki kelimelik, kısacık ama etkisi kocaman bir cümle… O kadar sık kullanıp, normalleştirmişizdir ki üzerine düşünmeyiz bile çoğu kez. Tıpkı üzerinde düşünmediğimiz, hayatımıza yerleştirilmiş pek çok kavram gibi.

Hayat tüm gürültüsüyle, hızla akıp giderken, kimi zaman içinde kayboluruz. Kaybolduğumuz kargaşalarda kimi su gibi akan zamanı nasıl dolu geçirebilirim derdine düşerken kimi kendini hayatın akışına bırakıp, anın tadını çıkarmak ister. Anı yaşa!” der ve hatta vücuduna yazdırır bunu. Vücuda yazılan bu kelimeler, önünde sonunda yaşlanacak bir bedende ne anlam ifade eder acaba.

Anda olmak, içinde bulunulan dakikaları kuralsızca yaşamak gibi algılanır. Kuralsızca yaşanılan her an daha yüksek keyif verir gözüyle bakılır. Bunu da Anı yaşa! sloganı ile her yerde ilan ederler. Hatta kimileri anı yaşamak için mesleğini, ailesini bir anda bırakabilir. Önünü görmeden, kendi ahlaki değerlerini hiçe sayarak, duygularının peşi sıra hiç düşünmeden yaşama kararı alabilir. Anın tadını çıkarmak ve duygularını tatmin etmek için her tür ahlaksızlığı yapabilir. Tüm bunlar sonunda pişmanlık duyup utanacağı şeyler yapmasına neden olabilir.

İnsan andaki duyguları yaşamaya odaklanınca düşünerek hareket edemez olur. Bunun bana faydası var mı yok mu sormadan isteklerinin peşi sıra gitmeye başlar. İstediği o şey onu zarara mı, faydaya mı götürüyor anlamadan. Hani derler ya, “Yüreğinin götürdüğü yere git.” Bu da normalleştirilen ve anı yaşayanların sıkça kullandığı cümle kalıplarından biri. Anı yaşayıp, isteklerin peşi sıra gitmesi, yüreğinin götürdüğü yere gitmesi… Peki, bu yol nereye gider? Evli bir insan düşünelim, iş seyahatine çıkmış ve çok bunalmış, “Ben de insanım hep iş hep iş, duygularımı yaşamak ve anın tadını çıkarmak istiyorum.” dese. Sonra da karşısına çıkan kişiyle hissettiği duyguların peşi sıra yasak bir ilişki yaşasa… Biz yasak ilişki deriz buna ama anı yaşayan insan için bu hiç öyle olmayabilir. Hatta o yüreğinin sesini dinlemiş, çok güzel bir gece geçirmiştir. Güzel bir gece ne demek? Böyle bir gece gerçekten güzel olabilir mi? Ya da gerçek güzel nasıl olur?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Gerçek güzel önünde acı vardır. Sonunda hem fayda hem de güzelliğe ulaşılır.

Sahte güzel ise başta çok güzel, keyif verici görünür, anlık olarak ama sonu çirkin ve zarar vericidir…

İşte duygularını anda yaşayan kişi anda kalınca başta kendine keyif veren şeylere takılır. Onu heyecanlandıracak şeylerin peşinden gider. Nihayetinde ise zarar görür ve doğru kararlar veremez.

Oysa doğru kararlar vermesi için bilincini çalıştırması gerekir duygularını değil…

Bilinç ise anda değil geçmiş ve gelecek arasındadır. Andaki duygulardan çıkıp geçmiş gelecek arasında sorular sorduğunda çalışır…

Ve aslında insan her an bir karar verir. Ya anı yaşar, duyguları ona yön verir ya da andan çıkar, geçmiş ve gelecek arasında düşünerek andaki duygularına yön verir. İşte andaki duygulara yön verecek bilinçte biri olduğunda insan ne olur? Anın gerçekten hakkını vermiş olur.

Peki, insan andaki duygularına nasıl yön verebilir? Tabi ki bulunduğu anın içinde kendine sorular sorarak…

·               Şu anda ne yaşıyorum?

·               Olay ne?

·               Neler hissediyorum?

·               Neden bu tepkiyi verdim?

·               Geçmişte de benzer bir şeyle karşılaşmış mıydım?

·               Yarın olsa ne yaparım?

İşte insan sorular sordukça andaki duygu yoğunluğundan çıkıp olayları daha gerçekçi görebilir. Yüreği tatilde olmak isteyen ve bunun heyecanı ile tutuşan biri, iş yerinde can sıkıcı bir olay yaşadığında işine konsantre olması pek mümkün olmaz. O an gelen bir dosyada önemli bir detayı atlayabilir. Çünkü artık orada değildir, çünkü sadece duygularındadır. İnsanların anı yaşamak dediği şey aslında kendi duygusal yoğunluklarını yaşamaktır ama anın hakkını vermek değildir. Evde çocuğumla ilgilenmek gerekirken iş yerindeki bir mevzu için sosyal medyada yazışmak ve bundan keyif almaya çalışmak gibi. Bu kişi duygularını yaşar ama anın hakkını gerçekten vermez.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Olduğun yerde ol.” Bulunduğun zamanın ve mekânın hakkını ver.

Yaşadığımız dakikaları çepeçevre kavrayabilmek, yaşamı daha kaliteli hale getirir. Gerçekten anda kalabilmek ümidiyle…


Her yaratılan amacı doğrultusunda hareket eder. Peki ya sen?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar. 


“Kim Kimdir?”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi “ programlarıyla mutlu ve başarılı olmanın yöntemlerini aktarır.

“Keşfedilmemiş tek şey: Daha iyisidir.”

Yahya Hamurcu

Yorumlar