DEĞİŞMEK Mİ DEĞİŞTİRMEK Mİ?
Aranan aşk bulundu
Zehra
çok mutluydu, sonunda hayatının aşkını bulmuştu. Sürekli arıyor, soruyor, düşünüyor
ve sevgilisinin kendisiyle daha çok ilgilenmesini istiyordu. Çünkü aklı fikri ondaydı.
Ahmet nerede, o da oradaydı. Adeta onun bir uydusu olmuştu. Tanıştıkları ilk
anda hissettiği heyecan zamanla artmış ve nişanlanınca artık aklı bir karış
havada gezer hale gelmişti. Aşk sarhoşluğuydu bu işte. İlişkiye heyecan katan kendiydi
genelde. Hatta bu ilişkiyi başlatıp hızla nişana bağlatan da o olmuştu. Ahmet’te
bir değişim görmeyince onu değiştirmeye karar vermişti. Genel tarzı buydu
Zehra’nın, değişmeyeni değiştirmeye çalışmak…
Ancak
durum Ahmet'in cephesinde biraz farklıydı. Ahmet, Zehra’dan önce de yoğun çalışan
ve farklı farklı gündemleri olan bir gençti. Onun için iş hayatı, aile hayatı,
arkadaşlarıyla geçirdiği zamanlar ve aşk hayatı dengede olmalıydı.
Ancak
Zehra ipin ucunu biraz kaçırmıştı ve isteklerini yönetemiyordu. Sürekli hayaller
kuruyor, kınayı, düğünü, evinin dekorasyonunu ve gelinliğini düşünüyordu. Daha da
ötesi sürekli Ahmet’i düşünmekten kendini alamıyordu. Tüm zamanını onunla geçirmek
istiyordu. Ahmet ise zaman zaman sıkılıyor, arkadaşlarına ve ailesine de vakit ayırmak
istiyordu. Ancak Zehra buna içerliyor ve
sitem ediyordu. Talep ettikçe daha da itici olduğunun farkında bile değildi
çoğu kez. Ne zaman Ahmet ile konuşsa bir anda şikayet ederken buluyordu kendini.
Bir çözüm yolu aranıyor…
Yine
bir kafede gamlı baykuş gibi oturmuş, kendini oyalamaya çalışıyordu. Yolda yürüyen
eski komşuları Selen ablası değil miydi? Evet evet ta kendisi idi. Selen ile karşılaşınca
hemen koşup sarıldı. Sanki hayat ona bir destek göndermişti. Çünkü Selen çok aklı
başında ve kendini geliştirmiş biriydi. Ne zaman sıkışsa ona danışır, onunla çözüm
bulurdu. Şimdi de insanlara faydalı olan, hayatın içinde toparlanmalarını sağlayan
eğitimler veriyordu.
Selen’in
bir kahve içimlik vakti vardı. Oturdular, hal hatır, sorular derken zaman su gibi
akıp gitmişti. Zehra, Selen ablasıyla dertleşirken yine şikayetler havalarda uçuşuyordu.
"Selen ablacım biz yeni nişanlandık,
birbirimizi tanımamız gerekirken Ahmet arkadaşlarıyla daha çok zaman geçiriyor
ve bana vakit ayırmıyor.” Selen gülümseyerek dinliyordu. “Ne yapacağımı bilmiyorum, bana yardım eder misin?”
Selen,
“Zehracım, sana işine yarayacak bir
şeyler söyleyebilirim. Ama senin ihtiyacın kendi hayatının çıkmazlarının
farkına varabilmek. Bunları senin bulmaya çalışman çok daha önemli. Tüm bu sorularının
cevabı var ama yeri burası değil. Aslında ilişkini dengeye getirmek,
isteklerini yönetmek senin elinde. Üstelik bu çok da zor bir şey değil. İlişkide
gereksiz ön plana çıkmışsın ve bu da sana güç kaybettirmiş. İnan bana Ahmet’i değiştirmeye
çalıştıkça o daha kaçacak senden.
İnsan emek verdiği şeye
değer verir, bu
hayatta. Dolayısıyla sadece senin emek vermen değil mesele, sevdiklerinin de senin
için bir şeyler yapmasına izin vermelisin.” Selen
ne kadar da güzel şeyler söylüyordu. Kendini geliştirmek istiyordu ve Selen
ablasından bu konuda destek aldı.
Dönüşüm
başlıyor…
Zehra’nın
ilk yaptığı şey kendine bir meşguliyet bulmak oldu. Mutfakta iyiydi ve çikolata
eğitimine katılmaya karar verdi. Doğal çikolatalar, şekersiz pastalar derken
satış sürecine kadar gitti. Zamansız ağlamaların yerini siparişler almaya
başladı. Artık emek verdiği tek şey nişanlısı değildi.
Selen’in söylediği "İnsan emek verdiği şeye değer verir.” cümlesinin artık ondaki anlamı
çok başkaydı. Doğrusu Ahmet bu ilişkiye ne zihnen ne de fiziksel olarak çok da emek
vermemişti. Düşünen, arayan, uğraşıp emek veren hep Zehra idi. İlişkilerinde o
kadar ön plana çıkmıştı ki Ahmet'e bir saha bırakmadığını fark etti. Selen’in “Sevdiklerinin senin için bir şeyler yapmasına
izin vermelisin.” sözü aklına geldi.
Zehra
ilişkiyi dengeye getirmek için yavaş yavaş pasifleşmesi gerektiğini anladı. Her
sabah Zehra ararken artık bunu yapmamaya çalışıyordu. Ahmet ilk birkaç gün kendini
rahatlamış hissetti ama sonra “Bu kız niye beni aramıyor, özledim!” diye
düşünmeye başladı.
Hafta
sonları Zehra program yapar, Ahmet’i arardı. Ahmet de uyabildiği kadarına uyardı.
Bir zaman sonra Ahmet Zehra’yı arayarak “Bu
hafta sonu ne yapıyoruz?” diye sormaya başladı. Zehra da tatlı tatlı gülümseyip
“Bilmem, sen karar ver, ne yaparsak mutlu
olursun?” şeklinde sorular soruyordu. Eskiden buluşma yerlerine Zehra erkenden
gidip beklerdi ama artık Ahmet'in gelip onu almasını rica ediyordu. Birlikte pastaları,
çikolataları dağıtıma çıkıyorlardı. Zehra, Ahmet’ine de birbirinden lezzetli pastalar
yaparak gönlünü fethediyordu.
Artık
dönüşüm tamamlanıyordu. Hem çalışarak kazandıkları ile çeyizini de
hazırlıyordu. Eski ağlak şikayetçi Zehra gitmişti. Onun yerine ilişkide yoğun,
uğraşı olan ve albenisi yüksek Zehra gelmişti. Ayrıca daha sabırlı,
tebessümlü, net davranarak onu yormuyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Değişim zıttına
hükmeder. Dış dünyayı
değiştirmeye çalıştıkça kendi değişir insan. Kendini değiştirdikçe de dış
dünyası değişir.
Çevremizdeki insanları değiştiremeyiz. Biz
bir miktar geri çekilerek karşımızdaki insanın bizim için bir şeyler yapmasına izin
vermeliyiz. Böylece o insanın bize karşı davranışları da değişecektir.
Zehra
artık her sabah uyandığında Ahmet’i düşünüp ağlamıyor, kendi hayatının yoğunluğunda
Ahmet’e de zaman ayırıyordu. Eskiden tahterevallinin kendi köşesindeki emekleri
o kadar ağırken Ahmet’in köşesi hep havada kalıyordu. Şimdi o hayatın başka alanlarında
yoğunlaştıkça Ahmet de nişanlısına emek vermeye başlamıştı. Meşgul ve mutlu oldukça
terazinin iki tarafı dengelenmişti. Bazen bir süre görüşemiyorlar ama bunu
gündem etmiyorlardı. Böylece ilişkileri daha iyi bir hal almış, yeniden doğmuş
gibi olmuştu.
Her
döngüde olduğu gibi her şey başladığı yere geri dönmüştü ama başladığı gibi değildi…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar.
teşekkürler, çok keyifli okuma
YanıtlaSilKaleminize sağlık
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsınız. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHerşey baladığı yere geri döner mi? :)
YanıtlaSilBeyazda değişimler ve dönüşümler olması dileğiyle elinize sağlık :)
YanıtlaSilHayatın içerinde o kadar çok örneği olan bir konuyu ele alarak ihtiyaç görmüşsünüz teşekkürler.
YanıtlaSilHer şey başladığı yere geri dönmüştü ama başladığı gibi değildi…
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilOldukça etkileyici bir yazı olmuş.
Çözümü hep nasıl yanlış yerde aramışız . Etrafımızdakileri değiştirerek işe başlarken kendimizi hiç görmemişiz. Oysa değişim insanın kendisinde başlar, etrafını güzelleştirmek için önce kendini güzelleştirmen gerekli.
Çözüm tam da zıddın da. İnsanın hiç de bakmadığı yerde . ..
Her şey başladığı yere döner ama nasıl döner, hayatımızda dengeleri nasıl konumlandırmamız gerektiği konusunda aydınlatıcı bir yazı oldu teşekkürler
YanıtlaSilİlişkilerin dengesini bulmak, anlamak ne kadar da kıymetli 🌸
YanıtlaSilİnsan emek verdiği şeye değer verir, bu hayatta. Dolayısıyla sadece senin emek vermen değil mesele, sevdiklerinin de senin için bir şeyler yapmasına izin vermelisin.
YanıtlaSilİnsan şikayetle cözeçeğini zannediyor. Ahh şu insanoğlu zanlarını gerçek zannediyor.
YanıtlaSil