YUVAYI DİŞİ KUŞ YAPAR
Yuvalarını nasıl kuruyorlardı?
İzlediği bir belgeselde “Doğada kuşların yuva yapma serüveni bir ekip çalışmasının ürünüdür. Erkek kuşlar, yuvaları için çevrelerinden çeşitli malzemeler toplar. Bu malzemeler arasında dallar, yapraklar, tüyler, bazen kâğıtlar bile bulunur. Dişi kuşlar ise erkek kuşun getirmiş olduğu malzemeleri, titizlikle örerler. Malzeme temininden erkek kuşlar, ince işlerden dişi kuşlar sorumludur. Her ikisi de her geçen gün yuvalarını tamamlamak için çabalar, uğraş verir, var güçleriyle çalışır.” diyordu.
Biz çocukken büyüklerimiz “Yuvayı dişi kuş yapar.” derdi. Demek ki kadının yuvadaki rolü çok anlamlıydı. Biri yuvayı kurmaya yarayacak malzemeyi topluyor iken diğeri güzelleştirip, düzenliyordu. Aile bir takımsa kadına da erkeğe de düşen bir pay vardı. Peki, insanın evi nasıl yuvaya dönüşürdü?
Aile, nasıl takım olurdu?
Günümüzde insanların çoğu ailesinin, eşinin anlamadığından dert yanar. Beklentilerinin karşılanmadığını, her fırsatta dile getirir. Elbette her insan hayatta mutlu olmak, iyi ilişkiler kurmak ister. Peki, insanlar bu istekleri için ne kadar çaba gösterirler?
Doğaya baktığımızda muazzam bir takım çalışması vardır. Tıpkı kuşlarda olduğu gibi ilişkilerde de bu takım çalışması vardır aslında. Kadının ve erkeğin sorumluluk alanları birbirinden farklıdır. Biz bu sorumlulukları yerine getiremediğimizde işler zorlaşır. Oysaki bir kadın için güzelleştiren olabilmek kıymetlidir. Evini merhametiyle, estetiğiyle güzelleştirmesi onu ihtiyaç gören kişi yapar. Bir erkeğin ailesi için dış dünyada mücadele etmesi de onu güçlendirir. Böylece saygı görmeyi hak eder. Ve mücadele, kuş da olsa erkeğe yakışır. Tıpkı yuvasına dallar taşıyan o minik kuş gibi.
O minik kuşlar da birbirlerinin ihtiyacını anlayıp onu giderme odaklı hareket ediyorlardı. O zaman da “ben” den çıkıp “biz” olabiliyorlardı. Anlayarak aynı yöne aynı hedefte birleşiyorlardı. İşte mesele o kuşlar gibi bir amaç doğrultusunda hareket etmekti. Çünkü birleştikçe güçleniyor ve birbirine yoldaş oluyorlardı. O zaman, yoldaş güzelse yol da güzelleşiyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Birleşen birden üstündür.”
Rollerimizin hakkını vererek ve ihtiyaç görerek birleşmek, tek başımıza alacağımız yolları kolaylaştırır. Daha ileri gidebilmemizi sağlar hayatta. Eşimiz, çocuğumuzla olan ilişkimiz ve bedellerimiz bizi yetiştirir, güzelleştirir. Güzelleşen olduğumuzda etrafımızdaki insanları da etkileriz. Kim çevresinde böyle birini görmek istemez ki?
İnsan etrafına, gören gözlerle baktığında deneyim çıkarabilir. Bazen bir kuştan, bazen bir arıdan, bazen de bir ağaçtan öğrenebilir hayatı. Yeter ki faydanın yanında güzelleşen ve güzelleştiren olmayı istesin insan.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar.
O zaman bir bağ oluşur ve birlikte aynı yöne bakarlar. Aile olmayı ve bunu sürdürmeyi sağlayan şey de burası; yani birbirinin ihtiyacını gidermek 💐
YanıtlaSilBirleşen birden üstündür aynı yöne benzer hedeflerle yol alabilenlerden olmak ümidiyle, teşekkürler
YanıtlaSilHer birimize sahip olduğumuz rollerin hakkını verebilmeyi ve etrafını güzelleştiren insanlar olabilmeyi nasip etsin Rabbim🤲🍃
YanıtlaSilAynı hedef doğrultusunda üretip tüketen ve takım olabilen kişilere ne mutlu...
YanıtlaSilAile kavramıno doğru idrak edebilenlerden olmak ümidiyle, teşekkürler
YanıtlaSilDoğadan modelleyeceğimiz ne çok şey var :)
YanıtlaSilDoğaya bak insana bak... Kuşa bak insana bak... Dişi kuşa bak kadına bak... Dişi kuşa bak kadına bak... Kadına yine bak:) Kaleminize sağlık... ❣️
YanıtlaSilDoğadan deneyim transferi ☺️
YanıtlaSilKendine en büyük yokuş yine insanın kendisi malesef. Çevremizde kolaylaştıracak bu kadar örnek varken. Elinize sağlık🌹
YanıtlaSilKaleminize sağlık gerçek aile olamanın sıcaklığını hissettiren bir yazı olmuş.
YanıtlaSil