NEYİ YANLIŞ YAPIYORUZ?
“Ormanı andıran çam ağaçlarının arasındaydı okulumuz. Taş binalarını sarmaşıkların sardığı şirin bir kampüstü. Fakültelerin birleştiği yerde kafeteryalar vardı. Sabah yürürken gelen mis gibi çıtır simit kokusuna dayanamazdı kimse. Ders aralarında, gençler ya kafeteryada ya da çimlerde zaman geçirirlerdi. Kimileri sohbet eder, kimi enstrüman çalar, kimi de ders çalışırdı.
Ben de Ahmet ile o çimlerde tanışmıştım. Daha ilk gördüğümde sempatik gelmişti. Hem havalı hem de anlayışlı bir gençti. Bir arkadaşının parası çalınmıştı. Kendine bir lira bırakmadan tüm bursunu ona vermişti. Sevdiğini çok seven bir hali vardı. Beni de böyle sevsin istemiştim galiba. Nerden bilirdim böyle olacağını?”
Esra teyzesine üniversite yıllarını ve Ahmet’ i anlatıyordu. Esra ve Ahmet okul bittikten bir yıl sonra evlenmişlerdi. Bir kız bir oğlaniki çocukları olmuştu. Her ailede olduğu gibi ufak tartışmaları olur, sonra tatlıya bağlanırdı. Hafta sonları ailece pikniğe gitmeyi severlerdi. Ahmet işten yorgun geldiğinde Esra onunla ekstra ilgilenirdi. Esra’nın da bir sıkıntısında Ahmet halinden hemen anlar, ona destek olurdu. Bir zamanlar hayalini kurduğu gibi Ahmet, Esra’ya çok düşkündü. Ve Esra bu yoğun ilgiden çok memnundu.
Dengeler Değişiyor
Zamanla Ahmet kendi işini kurmak istedi, büyüme isteği çok fazlaydı. Çok sevdiği memleketini bırakıp gurbete geldiğine değsin istiyordu. Varı yoğu sattı, biraz da borç aldı. Hayalindeki dükkânı açtı. Ahmet açılış günü “Çok şükür bitti.” diye bir oh çekti içinden ama her şey daha yeni başlıyordu.
Yeni bir iş yeri açmak sanki çıraklığa yeniden başlamak gibiydi. Çok çalışıyor ama istediği sonucu bir türlü alamıyordu. Ödemesi gereken taksitler vardı. Boşa geçecek hiç zamanı yoktu ve eve de pek hayrı kalmamıştı. Sürekli geç gelir olmuştu. Çocuklar babalarına hasretti. Yoğunluğu öyle bir hal aldı ki Ahmet evin ihtiyaçlarını düşünemez oldu. Faturaları ödemeyi unutuyor, market pazarı göremiyordu. “İdare edin, az kaldı.” deyipgeçiştiriyordu ama aylar geçmişti.
Esra başlarda eşine kıyamadı. Çocukların tüm ihtiyaçlarıyla bir başına ilgilendi. Market, pazar, faturalar derken evin tüm ihtiyaçlarını tek başına sırtlandı. Ancak yaptığı iyilikler zamanlazorunluluklarına dönüşmüştü. Ahmet bir faturanın ödenmediğini görse “Sen niye halletmedin?” diye kızıyordu. Ahmet için evsadece uyumak için geldiği bir yerdi artık. Küçük kızı Seda,babasını öyle özlüyordu ki geldiğinde sevimlilikler yapıp kucağından inmek istemiyordu. Ne var ki Ahmet hep çok yorgundu. Esra ise mutsuz ve yalnız hissediyor ama olup biteni izlemekten başka bir şey de yapamıyordu. Bir gün Ahmet ısrarlara daha fazla dayanamadı ve küçük kızı Seda’yı iş yerine götürdü. Çalışanları Seda ile ilgili sorular soruyorlardı ama Ahmet ya umursamıyor ya da çoğunlukla yanlış cevap veriyordu. Çocukların hiçbir şeyiyle ile ilgilenemiyordu çünkü. Tüm enerjisini işinde tüketiyordu.
Ahmet’in iş yerindeki aktifliği evde ailesiyle ilişkilerinde pasifleşmesine neden olmuştu. Esra ise tüm sorumlulukları üzerine alan tavizkar bir insana dönüşmüştü. Birileri Ahmet’le ilgili olumsuz bir şey dese kabullenemiyordu. “Öyle biri değil Ahmet, işinden dolayı böyle.” diye savunmaya geçiyordu. Sonrasında ise öfke patlamaları yaşıyordu. Ta ki teyzesi Asuman’a içini dökene kadar…
Teyzesi ona çok önemli şeyler söyledi. “Her insan hayattan bir şeyler ister. Nihai amacı da daha mutlu, daha başarılı olmaktır. Bu istekler somut ya da soyut olabilir. Arkadaş, eş, çocuk, para, meslek, kariyer, kimlik, sevilme, beğenilme, kabul görme. İnsan istediği şeyde aşırılaştığında bu aşırılık hayatındaki diğer alanlara da sirayet eder. Buna çok dikkat etmek gerekir.” dedi.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: Her şeyin aşırısı zararlıdır.
Ahmet’in de işindeki başarılı olma isteği aşırıya gittiği için ailesinden uzaklaşmıştı. Fayda vermesi gereken işi, ona ve ailesine zarar verir olmuştu. Esra eşinin çoğu sorumluluğunu almıştı. Şaşırtıcı bir şekilde artık Esra’yı eskisi kadar düşkün değildi. Hatta ona kötü davranmaya başlamıştı. Esra’nın da sevilme isteğinde aşırılaşması nedeniyle verdiği tavizler, ilişkide dengeleri iyice bozmuştu.
İnsan hayatın akışında bazen farkında bile olamıyordu. Çok iyi niyetle, masumane başlayan davranışlar, tavizlere dönüşüyor ve ilişkileri dengeden çıkabiliyordu.
Peki, bizim dengeden çıkan, aşırılaştığımız gündemlerimiz olabilir mi?
Hiç düşündük mü, neyi yanlış yapıyoruz?
Neyin miktarını ayarlayamıyor, kıvamı kaçırıyoruz?
Dengeleri bozan aşırılıklarımızdır. Hayatımızın her alanında geçerli. Suyunu fazla verdiğimizde bir çicek bir süre sonra çürümeye, hiç su vermediğimizde de kurumaya başlar.
YanıtlaSilDenge 💐
YanıtlaSilEsra'nın Ahmet'ihayatını kolaylaştırmak için iyi niyetle yaptığı davranışlar, tam zıttı sonuç verdi. Yaptıkça daha fazla yapmak zorunda kaldı. Ama kiç kıymeti bilinmedi. İnsannyasaları bilmeyince tamamen yanlış yöntemler uyguluyor hayatında. Ana bu hayat deneme tahtası değilkş
YanıtlaSil
YanıtlaSilDengeyi kacirmayanlardan olmak ümidiyle
Kaleminize sağlık
Her şeyin aşırısı zararlıdır. Her şey dengede ve kıvamında güzel. Elinize sağlık.
YanıtlaSilMutluluk ve huzur ancak dengede kalarak devam eder.Insan dengeyi bozunca her şey bozulur. Ve biz anlayincayana kadar bize gösterilir ki yanlışımız farkedelim diye ...
YanıtlaSilİnsan ne kadar yaparsa değer verdiğini yada değer alacağını zan eder. Oysa her şey tam zıttı
YanıtlaSilAşırılıkta olan hersey zarar verir...
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilHayatta kıvamı kaçırdığımız her şeyde zarar görüyoruz.
Denge insanın problemlerini hafifletir 💐
YanıtlaSilAşırılıktan maalesef hayır çıkmıyor. Denge, denge, denge...
YanıtlaSil