OLMAK YA DA OLMAMAK
Sonbaharın
kendini hissettirmeye başladığı günlerdendi. Artık güneş biraz daha geç
doğuyordu. Selin işe gitmek için yola çıktığında hava aydınlanıyordu. Araçların
üzerinde biriken damlalar, gece ile gündüz arasındaki ısı farkının arttığını
gösteriyordu. Kışın yaklaştığını hatırladı, gözünde beliren sahneler içini kararttı.
Soğuk ve karanlık hava, tıklım tıklım toplu taşıma araçları, bitmek bilmeyen
trafik çilesi, mutsuz ve somurtkan insanlar… Önünde duran otobüs düşüncelerini
dağıttı.
“Bugün
güzel bir gün olacak, aldım kabul ettim, yedi yedi yedi…”
diyerek otobüse bindi. Bu aralar sayıların, kelimelerin gücüne ihtiyaç
duyuyordu. Ne zamandır beklediği terfinin bugün yarın yapılacağını biliyordu. Yapılabilecek
tüm ritüelleri, olumlamaları yapmıştı. Artık hak ettiği yere gelmek istiyordu.
Uzun sayılabilecek bir yolculuktan sonra nihayet iş yerine geldi. Tebessümle,
açık ofisteki masasına oturdu. Bugün bu masadaki son günü olabilirdi. Terfiden
sonra kendine ait bir odası olacaktı nasıl olsa.
Öğleye
doğru beklediği telefon geldi, Genel Müdür Kemal Bey’in odasına çağrıldı. Büyük
bir heyecanla yönetici katına yöneldi. Kemal Bey’in odasına girdiğinde içeride
birisi daha vardı. Kendisinden birkaç yaş küçük olduğunu tahmin ettiği bir
hanımdı. İkisi de tebessümle Selin’i selamladı. Kemal Bey iş odaklı, beklemeye
pek tahammülü olmayan tez canlı bir adamdı. Hemen konuşmaya başladı;
-
Selin Hanım, seni Ebru Hanım ile
tanıştırayım. Sizin departmanda yönetici olarak çalışmaya başladı. Sen de Ebru
Hanım’a alışma sürecinde destek olursan çok sevinirim.
-
Tabi… Tamam Kemal Bey.
-
Ebru Hanım’a odasını da sen göster.
Birazdan inecek sizin ofis katına, sen çıkabilirsin.
Selin
boğazına bir şeyler düğümlendiğini hissetti. Zar zor konuşmuştu. Dünyası başına
yıkılmış olarak koridora çıktı. Bütün vücudunu kaplayan bir ateşle yanıyordu.
Gözyaşları göz pınarlarında birikti. Ağlamamak için kendini zor tutarak
lavaboya yöneldi. Bunca zamandır hayalini kurduğu müdürlük bir başkasına verilmişti.
Hem de kendisinden daha tecrübesiz birine… Bu zamana kadar bu iş yerinde
çektiği tüm sıkıntılar gözlerinin önünden geçti. Ebru Hanım’a odasını
gösterirken birkaç arkadaşının fısıldaşmalarına tanık oldu. Selin’in bu hali
onlar için alay konusu, eğlence malzemesi olmuştu. Bu durum onu daha çok üzdü.
O gece sabaha kadar ağladı Selin. Olmak isteyip de olamadığı her şey için
ağladı.
Okul
birincisi olarak mezun olmak istedi, olmadı.
Melih’le
evlenip onun eşi olmak istedi, olmadı.
Otuzlu
yaşlarından önce anne olmak istedi, olmadı.
İş
yerinde müdür olmak istedi, olmadı.
Mutlu
ve başarılı olmak istedi, olmadı.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki: “İnsan
dününden daha iyi olduğunda daha mutlu ve başarılı olur.”
Sabah
alarmının sesiyle uyandı, yataktan kalkmak istemiyordu. Kendini zorlayarak doğruldu,
aynada kendisi ile göz göze geldi. Çok kötü görünüyordu. Bir an evvel
hazırlanmalıydı. Çünkü gece boyu bir yandan ağlarken bir yandan da Kemal Bey
ile konuşmayı hazırlamıştı. Hesap soracağı büyük günde işe geç kalmamalıydı.
İş
yerine gittiğinde tereddüt etmeden Kemal Bey’in yanına çıktı. Ona terfi
beklentisinin olduğunu, neden kendisi değil de bir başkasının bu göreve layık
görüldüğünü sordu. Kemal Bey bu konuşmayı sanki beklercesine sakin bir tavırla
anlatmaya başladı:
-
Bak Selinciğim seni severim,
çalışkanlığını da takdir ediyorum ama sadece bunlar yönetici olmak için yeterli
değil. İnsan ilişkilerinde daha iyi olman gerekiyor. Sen sadece kendi işlerinle
ilgileniyorsun. Zaten yaptığın ve yapmaktan hoşlandığın şeylere yoğunlaşıyorsun.
Takım olmakla ya da takımının başarısı ile ilgilenmiyorsun. İnsanlara karşı sert ve kırıcı davranıyorsun. Her şeyden önemlisi kendini diğer insanlardan çok
yukarda görüyorsun. Sevgilerini kazanmak yerine sana öfkelenmelerine sebep oluyorsun.
Selin
hiç beklemediği şeyler duymuştu. Haklı çıkacağını düşündüğü konuşmadan başı önde
çıktı. Oysa kendisinin diğerlerinden çok daha iyi olduğunu, bir hatasının
olmadığını düşünüyordu. Bu durumu nasıl toparlayacağını bilmiyordu. Sanki açık
bir denizde rotasız kalmıştı. En son benzer bir durumu Melih’in yaptığı ayrılık
konuşmasında yaşamıştı. Nasıl olurdu da Kemal Bey ve Melih bu kadar benzer
şeyler söyleyebilmişlerdi?
“Daha
iyi olacağım! Daha güçlü olacağım!” diye kendine moral vermeye
çalıştı. Yok, olmuyordu, daha gerçek bir çözüme ihtiyacı vardı. Hayatında
tekrar eden şeyler vardı ve ne yazık ki kendi bunun farkında bile olmamıştı. O
çözümü mutlaka arayacak ve bulacaktı. Selin hayata doğru soruları sormaya
başladı. Bu doğru arayış onu gerçek cevaplara götürecekti. Ve “gerçek”
onu gerçekten olmak istediği kişi yapacaktı.
“Her arayan bulmaz ama bulanlar
arayanlardır.” Aradığımız cevapları bulabilmemiz dileğiyle…
Birleşen güçlüdür… İnsan yetiştirenler yükselebilir… Keşke üniversitelerde bu bilgileri de öğrenebilseydik…
YanıtlaSilHayatın içinden ne kadar gerçek
YanıtlaSilNe kadar ihtiyaç giderdin?
Ne kadar insanları anladın?
Onlarla illişkinde senin payına ne düştü?
Bencillikten bağ çıkmaz
ihtiyaç gideren,gerçek kazanım sağlayanlar dan oluruz inşaAllah
Dünümüzden daha iyi olmamızı sağlayacak tepkiler verebilmek dileğiyle… Kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilDoğru soruyu da sorabilmek gerekir tabi 🌸
YanıtlaSilİnsanın kendine baktığı gözle, hayatın ona baktığı göz aynı değil. Sadece irdeleyen düşünen ve gerçeği görenler istisna
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilSonuç isteği ve hırs sadece insana zarar verir . Oysaki sadece yetişen değil yetiştiren de olmam azim ve sebeplere odaklanmak gereklidir.
Güzel bir yazı olmuş teşekkürler...tüm cevaplarımiz gerçekliğe ulaşsın dilerim...
YanıtlaSilHep gerçeğin peşinden koşanlardan olmak dileğiyle, kaleminize sağlık🧡
YanıtlaSilSelin'in terfiyi alamamasına mı üzüleyim yoksa patronun doğruları söyleyip artık gerçekleri görmesine mi sevineyim bilemedim😅 yazarımızın kalemine düşüncesine sağlık. Konuya kaptırdım kendimi🥰
YanıtlaSilGerçeği bulmak yetmez, onu hayatımıza da katmamız gerekir. Hayatında uygulayanlardan olabilme dileği ile 🌸🌸
YanıtlaSilİnsan inandıklarının gerçek olmadığını farkettiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Aslında bu hayal kırıklığı insanın gerçekleri farkedebilmesi için bir fırsattır😉 Emeklerinize sağlık🍃
YanıtlaSilİnsan neden dününden iyi olduğunda mutlu olmayı bilmez? Eline sağlık 💚
YanıtlaSilAsıl mesele bir önceki günümüzden daha iyi olmak ve her gün artı bir ekleyerek gitmek...
YanıtlaSil“Her arayan bulmaz ama bulanlar arayanlardır.” Aradığımız cevapları bulabilmemiz dileğiyle…
YanıtlaSilTeşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık. 🌷