Küçük Misafir

KÜÇÜK MİSAFİR

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

“Aman yaaaa... Yine mi?” diye bir ses yükseldi koridordan.

“Handan ya bu kaçıncı? Artık yoruldum hakikatten.” diye devam etti kendi kendine konuşmaya.

Hakikatten bu kaçıncıydı? İlk kez sekiz yıl önce büyük oğluna hamileyken tanışmıştı kendileriyle. Minik misafirler tüm dolabı sarmıştı. Ayakkabı kutularının kıvrımlarında mı dersin, hurcun içinde mi, dolap kapağının ray aralarında mı? Her yerdelerdi davetsiz misafirler. Aslında pekte davetsiz değillerdi ya, hadi neyse.

Bu davetsiz minik misafirlerin adı ‘güve’ idi. Evet evet, yanlış duymadınız ‘güve’. Karnı burnunda bir gün Handan nohut pişirmek için portmantonun erzakların olduğu bölümünü açtı. Açtığında bir kelebeğin uçtuğunu gördü.

Nasıl oluyordu, anlayamamıştı? Düzenli kontrol eder, temizlerdi. Ev güney cepheydi. Hep sıcak olurdu zaten. Eşyalar da çok ve eskiydi. Evde dört kişilerdi: eşi, kayınvalidesi ve kayınpederi… Hep birlikte duvarı boydan boya kaplayan portmantonun temizliğine giriştiler. Kimi erzakları ayıkladı, kimi kaban ve montları inceledi havalandırdı, kimi arap sabunlu ve sirkeli suyla sildi. Fakat o da ne? Ayakkabı kutularının kıvrımlarında da vardı! Handan hamileliğin verdiği hormon gelgitlerinden başladı ağlamaya. “Ama bu ne böyle? Ayakkabı kutusunda da olur mu? Hem de kurt olmuş ya!” diye.

Ara ara yine bazı dönemlerde bir iki çıkar, hemen müdahale ederdi Handan. Düzenli erzak kontrolünü yapar, gereksiz depolama yapmazdı. Uzun zamandır kullanmadığı kaban, mont, ayakkabı gibi eşyaları da ayırıp verirdi ihtiyaç sahiplerine. Sekiz yıl sonra bu sabah yine karşılaşmıştı bu davetsiz ama zaten çoktan davet ettiği misafirle. Pilav yapmak için erzak bölümündeki kapağı açtı. Pirinç paketini aldı eline ve yere bir şey düştü. İşte yine onlar.

“Aman yaaaa... Yine mi?” diye bir söylendi, sesi koridorda yankılanıyordu. Dolabın orasına burasına bakmaya başladı. Bir, iki, üç… “Evet, burada da var, burada da, orada da...” derken fark etti ki yine bir süredir kontrolü kaybetmişti. Havalar sıcak gidiyordu. Zaten ev nüfusu artmıştı. Haliyle eşyalar da, eşya sirkülâsyonu da. Artık evde altı kişilerdi. Onların montları, hırkaları, ayakkabıları… Sadece portmanto değil ki, şöyle bir baktı etrafına. Her yerde eşya vardı. Kendi de zihni de çok yorulmuştu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Düşündü ne kadar çok ihtiyaç sahibi insan vardı aslında. Kimi yeni ev kuruyor, kiminin çocukları büyüyor, masrafları artıyordu. Kimi kendine yıllardır mont, ayakkabı almamıştı. Duvara yaslı duran en az beş yıldır kullanılmayan halılara baktı. Kim bilir hangi evde, hangi çocukların şen kahkahalarıyla cıvıldaşarak oynadıkları oyunlara eşlik edeceklerdi. Eğer bunca yıl bekletilmeyip birine hediye edilselerdi. Salondaki gümüşlüğün üzerinde iki yıldır hiç çiçek konmamış vazo ilişti gözüne. Hangi güzel çiçeklerle gözleri şenlendirecekti bu vazo, kim bilir kimin evinde? Gümüşlüğünün kapağını açtığında bu sefer çay bardaklarını gördü Handan. Kaç takım vardı orada öylece çay ikramlamak için misafiri bekleyen? Kaç misafiri gelmişti de çay bardağı yetmemişti ALLAH aşkına!

Ya kitaplık, en az ikişer defa okunmuştu o kitaplar, okunmayanlar da cabası… Kitaplığın kapağını açtığındaysa defterler, kalemler, ajandalar...

Hakikatten artık vakti gelmişti bu eve bir el atmanın. Siz isterseniz “minimalist yaşam” deyin, isterseniz de “sadeleşme” adı her neyse! Handan kararlıydı. İsraf sadece yemediğin yemekte değil, doyduğun halde fazla yediğin yemekte… İhtiyacın dışında aldığın yiyecekte, fazlasıyla stokladığın temizlik malzemesinde… Ev eşyasında, incik boncukta, kıyafette… Her şey de vardı aslında. Yani israf, ihtiyacın dışında olup da aldığın her şeydi.

Handan pilav yapmaya niyetlenip, elini attığı pirinç paketi sayesinde başka bir niyete girişmişti.  Düşündü ve kararını verdi. Haftada bir gün, bir bölüme el atacaktı. O kullanmadığı, ihtiyacı dışında kalan eşyaları ihtiyaç sahipleriyle buluşturacaktı.

Madem pirinç paketiyle başladı bu niyet, o halde erzak, bakliyat dolabıyla ilk hamlesini yapmaya karar verdi. Bu, onun önce küçük bir başlangıç ama hemen eyleme dönüştüreceği ilk hamlesiydi.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Hedefineulaşabilmek için onu parçala, böl ve yönet.

Her hafta bir bölümü yapacağı programını düzenledi. Hangi gün genelde müsait olduğunu belirledi. Bu konu da oldukça kararlıydı ve rahatlamıştı. Artık kararı eyleme dönüştürme zamanıydı.




Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar. 


“Kim Kimdir?”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi “ programlarıyla mutlu ve başarılı olmanın yöntemlerini aktarır.

“Keşfedilmemiş tek şey: Daha iyisidir.”

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. İnsan karar verip hareketi başlatınca bir şeyler oluyor ancak.

    YanıtlaSil
  2. Azı küçümsemeden harekete geçmek ne güzel sonuçlara varıyor...

    YanıtlaSil
  3. Her uĺaşamadığım hedefe ulaşmanın stratejisi yeterki başla en ufak adımla!

    YanıtlaSil
  4. Hemen girişelim biz de dolaplara bakalım :) Modumuzu yükselten bu yazı için çok teşekkür ederiz :)

    YanıtlaSil
  5. Parçala, böl ve yönet. Başlayabilmenin anahtarı🌸

    YanıtlaSil
  6. Hemen adımını at ve en küçük parçadan başla 🏃‍♀️

    YanıtlaSil
  7. Kaleminize sağlık 🌹

    Kullanılmayan her türlü şey insana zarar verir. Faydalı bir eşya, bir bilgi dahi olsa kullanılmıyorsa hayatımızdan çıkartmak gerekir . Sadeleşme; aslında sana o eşyanın, malın, bilginin de temas etmesini sağlar .

    YanıtlaSil
  8. Hemen hemen hepimizin sadeleşip israftan kaçınmamız gereken en önemli zamandayız . İsraf etmemek her zaman önemliydi ama farkında olduğumuz ne değerli zaman dilimindeyiz .İnanmak başarmanın yarısıdır niyet edelim o halde hepimiz 💞
    Kalemine sağlık canım arkadaşım 💞

    YanıtlaSil
  9. Çok anlamlı fazlalıklardan arınmak ruha da huzur verir

    YanıtlaSil
  10. İsraf her zaman yapılmaması gereken bir şeydi ama önemini ve kıymetini şu zaman diliminde daha da yaşar önemser olduk. İnanmak başarmanın yarısıdır sirkelenip arınarak devam etmeye niyet edelim o halde :)
    Kalemine sağlık canım arkadaşım 💞

    YanıtlaSil
  11. Neredeyse (-1)+3 formülüyle çoğalan,her geçen gün gözümde dağ gibi büyüyen,belki birgün lazım olur düşüncesiyle veremediğim ne çok şey batıyor gözüme benim de…Yarın oyuncak dolabının kapağını açmakla başlıyorum işe….
    Kalemine sağlık Handan!

    YanıtlaSil
  12. Bunu yaklaşık 2 ay önce yeni eve taşındığımda yapmaya başlamıştım ama rutine çevirmek aklıma gelmemişti tek seferlik değilde belli aralıklarla ihtiyaç sahipleriyle kullanmadıklarını buluşturmak daha mantıklı geldi şimdi☺️

    YanıtlaSil
  13. Senin yalnızca istek boyutunda sahip olduğun şey bir başkasının gerçek ihtiyacı olabiliyor o yüzden biriktirmemek lazım... Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  14. Neredeyse (-1)+3 formülüyle çoğalan,her geçen gün gözümde dağ gibi büyüyen,belki birgün lazım olur düşüncesiyle veremediğim ne çok şey batıyor gözüme benim de…Yarın oyuncak dolabının kapağını açmakla başlıyorum işe….
    Kalemine sağlık Handan!

    YanıtlaSil
  15. İstafın nasıl yayıldığını ve nasıl toparlanacağını anlatan güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  16. Sadeleşme ve israf arasındaki ilişki… Sadeleşme maddi-manevi, somut-soyut hepimize çok iyi gelecek bir hedef… “Hedefine ulaşabilmek için onu parçala, böl ve yönet.” Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık. 🌷

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Düşünceleriniz bizim için çok kıymetli