ARTIK KAÇMA!
Güneş batarken herkes masasını toparlamış ve hafta sonu planlarını konuşarak yola koyulmuştu. Merve ise işten çıkmadan önce iş yerinin restoranında oturup bir yorgunluk kahvesi içmeyi istemişti. Genelde akşam çıkışlarda hele de cuma günleri bunu hep yapardı. Ona göre bir hayli yorulmuştu, “En iyisi biraz soluklanıp çıkayım.” diye düşündü. İş arkadaşları yanından geçerken her zaman ki gibi “Yine işin yok, oturuyorsun anlaşılan.” diye takılmışlardı. Derin bir acı hissederek sadece tebessüm etti Merve. Aslında o kadar çok yapılacak şeyi vardı ki! Bir türlü de yetiştiremiyordu. Hatta bunun sıkıntısı içini iyice daraltmıştı.
Kendinden daha
ağır bir yük taşıyordu sanki. Bu yükün altında ezildiğini hissediyordu. Bir
aydır teslim edilmeyen evrakları vardı. Aslında o kadar da büyük şeyler değil
ama yapamıyordu işte. Artık ona sorduklarında kendini mahcup hissediyordu. İşyerine
sabahları kıl payı yetişiyordu. Evde de bir sürü birikmiş işleri vardı. Dikiş
bekleyen bluzu ve paçası kısaltılacak pantolonu da onu bekliyordu mesela. Bunun
gibi ufak tefek o kadar yapılması gereken şeyler vardı ki… Aslında hiçbiri çok
zaman alacak şeyler değildi. Ama birikince çok fazla geliyordu gözüne ve
başlayamıyordu. Ben halledemiyorum deyip kendini beceriksiz hissediyordu. Son
zamanlarda bunları halletmeyi çok denemişti. “Bugün eve gidip ertelediğim
ne varsa hepsini yapacağım.” diye niyetlendiği de çok olmuştu. Ancak
eve gidince de yemekten sonraya bırakıyordu. Yemeği yedikten sonra ise işler
üstüne üstüne geliyor hiç yapamıyordu. Oturduğu yerden kalkası gelmiyordu.
Hatta yediklerini bile kaldıramadan orada oturduğu yerde uyuyakalıyordu. Sonuç
olarak işleri halletme denemelerinin sonu hüsranla bitiyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Ertelenen her şey büyür.”
İş yapma isteği
ve yorgunluk arasındaki çatışmanın getirdiği ağırlık kabuslara neden oluyordu. Yine
bir gün böyle uyuyakaldığı kanepeden “Artık kaçma! “ diye
bağırarak uyandı. Gözünü açtığında salonun darmadağın haline, iş kıyafetleri
ile yatmış olmasına baktı ve bir an kendinden çok utandı.
“Bir yerden
başlamalıyım.” dedi ve ayağa kalktı. Saat gece üçtü ama yapacak bir şey
yoktu. Önce üstünü değiştirdi, sonra ev işine koyuldu. Çamaşırlar, bulaşıklar,
odaları düzenleme derken sabah olmuştu. Allah’tan cumartesi günüydü ve uyumaya
niyeti yoktu. Birikmiş ertelediği ne iş varsa yapmaya devam etti. İnsan
çalıştıkça çalışası geliyordu. Ne çok iş vardı yaptıkça çıkıyordu dahası. Meğer
ertelenen şeyler ne de büyümüş, erteledikleri dağ olmuştu da haberi olmamıştı.
Evet, insan
ertelenen şeylerin büyüdüğü gerçeğini kaçırır çoğu kez. Ancak şunu da kaçırır:
Çalışmadığı şeyler ve iş yükü beklettikçe birikirken; keyif, haz da beklettikçe
birikir.
Peki, bekleyen,
biriken şeyler büyüyorsa, bizler hangisini biriktiriyor ve büyütüyoruz acaba?
Acılarımızı mı, hazlarımızı mı..?
Kaleminize sağlık sizinde söylediğiniz gibi neyi erteleyip ertelemem gerektiğine karar vermeliyim. Ne güzel stratejiler teşekkürler ☺️🤩❤️🪷🪷🪷
YanıtlaSilWoooow
YanıtlaSilGerçekten Harika
Kaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilToplamda mutlu olmak istiyorsak acıyı anda yaşayıp hazzı ertelememiz daha iyi olmaz mıydı ? 🌼
“Peki, bekleyen, biriken şeyler büyüyorsa, bizler hangisini biriktiriyor ve büyütüyoruz acaba? Acılarımızı mı, hazlarımızı mı..?”
YanıtlaSilUmarım acılarımız küçülüyor, hazlarımız büyüyordur:) Emeklerinize sağlık Sevgili Yazar, teşekkürler. 🌷
Her şey bir adımla başlar yeter ki o adımı at
YanıtlaSil