HAYATIN DERSİNİ ALABİLMEK
Anayım Ben
Ana!
Aysel, biricik oğlu gözünün nuru ile aynı iş
yerinde çalışıyordu. Ana oğul, mesai bitiminde marketin yolunu tutmuşlardı.
Ahmet yorgunluğunu bahane ederek genelde işten kaytarırdı. Biricik anası
yavrusuna kıyamaz, her türlü ev işini yüklenirdi. Çevreden gelen tepkilere “Anayım ben
ana! Kıyamıyorum evladıma…” diye karşılık verirdi. Zaten babasından ayrıydı çocuğu,
hayatı bir de kendisi mi zorlaştıracaktı?
Yine bir iş çıkışı eve doğru gidiyorlardı. Ahmet,
annesine bir şeyler söylemek ister gibiydi. Eveleyip geveliyor, bir türlü
açılamıyordu. Aysel Hanım, bunu fark edince, “Ne oldu oğlum?” diye sordu. Ahmet, uzun süredir hoşlandığı
bir kız olduğundan bahsetti. Sonunda onu ikna ettiğini ve görüşmeye
başladıklarını söyledi. “Çok seviyorum anacığım, sen de görsen inan
sen de çok seversin!”
dedi.
Aysel Hanım, bir süredir oğlunda değişiklikler
olduğunu fark etmişti ancak sebebini bir türlü kestiremiyordu. Oğlunun, kızdan
bahsederken mutluluktan havaya uçtuğunu görünce “Severim tabi ki oğlum!
Sen seversin de ben sevmez miyim?” dedi.
Tanışma
Heyecanı
Ahmet, kız arkadaşını annesiyle tanıştırmak
için bir program yapmıştı. Hazır alışverişe çıkmışken bir araya gelmek en
güzeliydi. Kısa bir tanışmadan sonra beraber markete girdiler. Aysel Hanım,
alışveriş arabasını alırken içinden, “Bizim oğlanı neyin
değiştirdiğini şimdi anladım.” diye hafif bir tebessüm etti.
Aysel Hanım, gelin adayını şöyle bir süzdü.
Kız o kadar güzel değildi ama bakışları, tebessümü ve sıcakkanlılığı Aysel
Hanım’ın çok hoşuna gitmişti. Alışveriş sırasında Ahmet, “Çıkışta bir
yerlerde otururuz, biraz sohbet ederiz. Size birer kahve ısmarlayayım.” dedi. Aysel Hanım, bu cümleyi oğlundan ilk
defa duyuyordu.
Genelde dışarı çıktıklarında, ikisi de
çalışmasına rağmen ödemeleri annesi yapardı. Şimdiyse oğlu, annesine bir şeyler
ısmarlamayı teklif etmişti. Ses çıkarmadan sadece olumlu anlamda başını
salladı.
Manav reyonunu geçtikten sonra deterjan
reyonuna yaklaştılar. Bu sırada Ahmet’in kız arkadaşı, kokulu sabunlardan
istedi ve Ahmet’in hiç düşünmeden, “Tamam, alalım tabi.” dediğini duydu. Aysel Hanım yine içinden
düşünmeye başladı; “Ben oğluma bir şeyler aldırabilmek için bin
bir takla atıyordum oysa henüz yeni tanıştığı biri nasıl oluyor da iki dakikada
dediğini yaptırabiliyor?”
Ahmet, gözünü kız arkadaşından ayıramıyordu.
Ona yük olmasın diye, elindeki eşyalarını ve çantasını taşıyordu. Nasıl olmuştu
da Ahmet, annesine bu kadar az değer verirken bu kıza bu kadar çok değer verir
hale gelmişti?
Aysel Hanım, oğluyla kız arkadaşının
arasındaki ilişkiyi gördükçe, zamanında kendisinin nerelerde yanlış yaptığını
da fark ediyordu. Deterjan reyonunu geçtikten sonra ev eşyalarının satıldığı
bir kısma geldiler. Bu sefer de küçük makyaj aynalarından istemişti ve oğlu ses
çıkarmadan onu da almıştı. En sonunda kasaya yaklaştılar. Ahmet, kız
arkadaşının seçtiklerini elinden alıp, “Bunları ayrı
geçelim, ben ödeyeceğim.”
dedi.
Aysel Hanım oğlunun bu centilmen tavırlarını
şaşkınlıkla izliyordu. Kıskançlıkla şükür arasında git geller yaşamıyor da
değildi.
Sen Benim
İçin Ne Yaptın ki?
Eve geldiklerinde, Ahmet kız arkadaşını rahat
ettirmek için elinden geleni yaptı. Tüm poşetleri mutfağa kadar taşıdı, kız
arkadaşının gözü önünde. Oysa yıllarca bu poşetleri kendisi taşımıştı ve eski
eşinin de çocuklarının da ona “Yoruldun mu anne?” diye sorduğuna tanık olmamıştı.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki: “İnsan bu hayatta bedel ödediği şeye değer verir.”
Çaba sarf etmeden sahip
olduğumuz hiçbir şeyin bizim için değeri olmaz.
Aysel istemsiz olarak kıza biraz sinir
olmuştu. “Hem bir şeyler seçiyor, hem de bunları oğluma aldırıyor.
Biz olsak bir şey isteyemeyiz, zamane kızları öyle mi? Şuna bak, ne de rahat
isteyebiliyor.” Bunları
düşünürken, kendisiyle ilgili önemli bir gerçeği de fark etmişti. Hayatı
boyunca ne eşinden ne de çocuklarından bir şey istememişti. Oğluyla yaşadığı
evin giderlerini karşılarken bir şey istemedi. Zamanında eşinin borçlarını kapatırken
bir şey istememişti. Eşinin yapması gereken birçok şeyi de yapmış ve yine bir
şey istememişti. Aysel kimseden bir şey istememeyi normalleştirmişti. İnsanlardan
da istemedikçe nankörlük görmüş ve çevresindekileri kadir kıymet bilmez hale
getirmişti. Üstüne bir de hesabı, “Sen benim için ne yaptın
ki?” cümlesiyle ödemişlerdi.
Arada bir şey istediği zamanlar olurdu
elbette. Canına tak ettiği dönemlerde “Yahu ben de insanım,
beni de bir ana doğurdu, ne var biraz destek olsanız!” dediğinde kimse onun isteğini ciddiye
almazdı. Aysel, bu durumun başkalarından kaynaklı olduğunu zanneder, sürekli
çevresini suçlardı. Etrafındaki insanların vefasız olduğundan dem vururdu.
Kimin ne müşkül durumu olsa onu arardı ama kendisinin zor zamanında en
yakınları bile olmazdı yanında.
Hayatın
Dersini Alabilmek
Şimdi bu yeni kız, ona çok iyi bir ders
vermişti. Problemin dış dünyadan değil, kendinden kaynaklı olduğunu fark etmişti.
Değer, alınan değil, kazanılan bir şeydi. İnsan, uğruna emek
harcadığı şeye değer veriyordu gerçekten de.
Bu olayla Aysel Hanım’ın gözündeki perde kalkmıştı.
Geçmişe doğru bir yolculuk yaptı. Eleştirdiği şeyler nelerdi? Aslında kendinin
yapması gereken ama yapmadığı şeyler olduğunu fark etti.
Hayat görmesini bilen kişilere, her an bir
şeyler öğretiyormuş meğerse. Yeter ki kapılarımızı öğrenmeye açabilenlerden
olalım. Aysel Hanım için de hayat gemisi bambaşka bir rotaya girmiş ve dersini
almıştı. Henüz bir yabancı olan bu genç kızın oğlu ile iletişimi ona hayatının
dersini vermişti.
İnsan bedelini sever... Doğru yere doğru Bedel ödeyebilenlerden olalım inşALLAH
YanıtlaSilHayat görmesini bilen kişilere, her an bir şeyler öğretiyormuş meğerse. Yeter ki kapılarımızı öğrenmeye açabilenlerden olalım.
YanıtlaSilYaşadığımız temel problemlerden birisi de bu ...Elinize sağlık 💐
YanıtlaSilemeğinize sağlık. ne tatlı anlatılmış bir konu.
YanıtlaSilİnsanın olayların içindeyken anlaması ne kadar zor. Ellerinize sağlık
YanıtlaSilDeğer, kazanılan bir şey gerçekten… mesele bedel dengesi çok şükür…
YanıtlaSil“İnsan bu hayatta bedel ödediği şeye değer verir. Çaba sarf etmeden sahip olduğumuz hiçbir şeyin bizim için değeri olmaz.”
YanıtlaSilHayatın sırrı bu ama uygulayabilen ve uygulatabilene…
Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık. 🌷