ANNE CANIM SIKILIYOR!
“Annee!
Çizgi filmim bitti. Canım sıkılıyor Şimdi ne yapayım.”
Parka
gitmek, TV izlemek, oyuncaklarla oynamak… Bütün aktiviteleri sıraya sokmuştu
Zeynep. Oğlu ara tatildeydi ve bu dönemi boş geçirmemeliydi. Çünkü Kaan yerinde
duramayan bir çocuktu. Üstüne bazı akrabaları davet etmişti. Bir yandan
misafirlerine hazırlık yapıyor bir yandan oğluyla ilgilenmeye çalışıyordu. Günler
öncesinden başlamıştı hazırlıklara. Temizlik, alışveriş derken sıra
ikramlıklara gelmişti.
Mutfakta
ikramlıklarla uğraşırken Kaan sürekli annesinin yanına gelip eteğini çekiştiriyor,
“Anne canım sıkılıyor, ne yapacağım ben?” diyordu. Bu durum Zeynep’i
epey bunalmıştı. Misafirleri yanlış
zamanda ağırlamak istediğinin geç farkına varmıştı.
Kaan
sürekli canı sıkılan bir çocuktu. Gezmeye gitse annesinin yanına gelir, “Canım
sıkılıyor hadi kalkalım.” derdi. Önce heyecanla parka gitmek ister sonra
hevesi çabuk geçerdi. Daha yarım saat olmadan “Canım sıkıldı eve gidelim.”
diye tuttururdu. Ne bir aile ziyaretinde ne de evde bir huzur verirdi. Bari
bugün yapmasa artık diye içinden geçirdi.
Kapıda
cevap bekleyen oğluna dönüp:
“Oyalanacak
bir sürü şey var içerde. Bir şey bulamamana şaşırıyorum! Evladım biz de çocuk
olduk hemen odana geç.”
Söylenirken
kendine hâkim olamamış, sesi de yükselmişti sonunda.
Bu
çocuk neden böyle oldu diye söylenmeye devam etti. Her şeyi vardı yine de
yetmiyordu. “İçerde bir oda dolusu oyuncağın var. Bin bir hevesle aldırdın
ama hiçbiriyle oynamıyorsun. Biz bir tane su şişesiyle saatlerce oynardık da
gıkımız çıkmazdı. Hele bir de annemize gidip canım sıkılıyor diyeceğiz… Bir
keresinde saatlerce oynadıktan sonra canım sıkıldı dedim diye yemediğim laf kalmamıştı.
Eskiden bu sözü ayıp sayarlardı. Canım sıkılıyor deme sakın diye sıkı sıkı
tembih ederlerdi. Her şeyin var ama yine de yetersiz kalıyoruz. Eğlenme
anlayışı yok şimdiki çocuklarda ve hatta erişkinlerde.
Kaan
annesinin sert tavrını görünce odasına döndü. Zeynep’in aklına iş yerindeki
arkadaşları geldi. Onlar da sürekli canım sıkılıyor der işe gelince kaçar eğlenceye
gelince atlarlardı. İşe gelince kaçıp eğlenceye koşa koşa gitmek, ne kadar da
tezat durumlardı.
Geçenlerde
konuştuğu komşusunun oğlu düşündü. Birkaç gün önce kapıda karşılaşmışlardı. Komşusu,
“Çocuğu bırakacak kimse yok da, sen bakar mısın?” demişti. Zeynep
Ahmet’i çok severdi, Kaan’la da yaşıt sayılırdı. “Tabi” diyerek davet
etti. Ahmet saatlerce ses çıkarmadan odada oyun oynamıştı. Yemek zamanı gelip
yemeğini yemiş sonra da ödevlerini yapmaya başlamıştı. Canı sıkılınca da resim
çizerek annesini beklemeye devam etmişti.
Bir
bizimkine bak, bir de Ahmet’e diye düşünmeden edemedi Zeynep.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Cansıkıntısı kurtulacak bir şey değil yönetilecek bir şeydir.”
Eğlenmek
için illa bir şeye sahip mi olunmalı? İnsan sahip olduklarıyla eğlenmesini,
vakit geçirebilmesini de bilmeli değil miydi?
Hem
kendi çocuğunu hem de komşunun çocuğunu düşündü. Kaan hep bir şeyler alma, yeme,
tüketme derdindeydi. Oysaki Ahmet tam tersiydi. Ne zaman görse bir şeylerle
uğraşır, ya ders çalışır ya oyuncaklarıyla oynardı. Dışarı çıktıklarında annesine
eşya taşımada yardım eder, babasıyla balık tutmaya giderdi. Kardeşine bisiklete
binmesini öğretir, salıncakta sallardı.
Kaan
veya Kaan gibi olan birçok yetişkin neden can sıkıntısını yönetemiyordu? Cevabı
şuydu: Faydalı uğraşı olan ister çocuk olsun ister yetişkin, can sıkıntısı
yaşamıyordu.
Zeynep
artık Kaan’ın canı sıkıldığında ne yapabileceğini biliyordu. Onu, oyalamaktan
ziyade faydalı işler yapmaya yönlendirecekti. Bu kararı alırken mutfaktan hemen oğluna
seslendi:
“Kaan,
oğlum gelip masayı kurmama yardım eder misin?”
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar.
Can sıkıntısı kurtulacak bir şey değil yönetilecek bir şeydir. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilCan sıkıntısıda o anları yönetebilen kişi sonrasında hayatın keyfini de yakalamış olur. Fayda insana başta acı verir ama sonu tatlıdır .
Mesele sahip olduklarım değil onları nasıl yönettiğim. Bu can sıkıntısı bile olsa böyle
YanıtlaSilEvlatlarımız bize birer emanet,
YanıtlaSilYetiştiren rolüne bilinç vererek faydayı sevdirenlerden oluruz inşaAllah
Canı sıkılan değil, sıkıntılarını yönetebilen olup, oldurabilenlerden olmak ümidiyle
Can sıkıntısını gidermek için tüketmek insanı daha da aşağıya çekiyor. Can sıkıntısında üretebiliyor olmak geliştiriyor. Özellikle çocuk yetiştirirken çok kıymetli bir bilgi…
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık Sevgili Yazar, teşekkürler. 🌷
İnsan bazen burnununibindeki cözümü göremez hale geliyot
YanıtlaSilEğlenmek için illa bir şeye sahip mi olunmalı? İnsan sahip olduklarıyla eğlenmesini, vakit geçirebilmesini de bilmeli değil miydi?
YanıtlaSilÇocukları oyalamak yerine hayata ve üretime katarak bir birey yetiştirebilmek ne kıymetli...
YanıtlaSilEn orijinal şeyler bir can sıkıntısı sonrası ortaya çıkabilir...
YanıtlaSilPandemi döneminde "canım sıkılıyor" sözüne çok şahit olduk🤭 Ama sonrasında herkes bir şekilde üretime başladı. Fayda ile meşgul oldukça can sıkıntısı kalmıyor. Sizin de söylediğiniz gibi eskiden canım sıkılıyor diyemezdik. Eğer dersek elimize bir iş hemen verilirdi🙃 Güzel stratejiler teşekkürler kaleminize sağlık 💪🌻🪻🌻🪻🌻🪻
YanıtlaSil