ANI

ANI

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


Derya sabahın erken saatlerinde eşyalarını kutulamaya koyulmuştu. Bir eşyalara baktı bir de kutlulara… Anılar biriktirmek için almıştım çoğunu ama çok yok sanki…” diyerek bir iç çekti. “Erkekler ne kadar vurdumduymaz ve duygusuz.” diye düşündü. Ekrem evden sadece giysilerini ve birkaç özel eşyasını alıp çıkmıştı. Birlikte aldıkları cam satranç takımını paketlerken gözleri doldu. Bir taraftan da kendine kızdı, “Biten bir evlilikten kalanlara bu kadar tutunmak niye? Bir ben mi böyleyim acaba?” dedi.

Derya’nın üç çocuğu vardı. Üçü de yurt dışında yaşıyordu. Kızına göre Derya biraz abartıyordu. “Olabilir, takma kafana hayatını yaşamaya bak, hayat kısa.” diye annesini teselli ediyordu. Sahi neden hayatını yaşayamıyordu? Neden ona hatırlatıcı olan, zarar veren detaylarda takılıp kalıyordu? Ekrem ile üniversitede tanışmışlar, okul bittikten kısa bir süre sonra da evlenmişlerdi. Böylece Derya’nın küçük dünyasında büyük bir yer edinmişti.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ekrem hayatı dolu dolu yaşamayı severdi. Okulda herkes hademesinden profesörüne onu tanırdı. Hani derler ya kambersiz düğün olur mu? Ekrem de aktivitelerde olmazsa olmazdı. Derya’ya bu durum önceleri çok çekici gelmişti. Çünkü o yeni insanlarla tanışmak, alışmak konusunda çok atak değildi. Bu noktada Ekrem, onun hayatını oldukça kolaylaştırıyordu. Hangi konuda bir problemi olsa hallediyordu. Her yerde bir şekilde mutlaka bir arkadaşı vardı. Ama madalyonun bir de diğer tarafı vardı. Ekrem arkadaşlarının problemleri ile de uğraşıyordu. Apartmandaki kapıcının oğluna iş buluyordu. Yan komşunun çocuğunun hastalığı için doktor araştırmayı seviyordu. Herhangi bir kötü alışkanlığı yoktu. Ne içki içer ne sigara kullanır ne de küfrederdi. İki telefonu vardı, yakınlarına ait bilgileri depolamak için tek telefon yetmemişti. Derya eşinin yoğun hayat trafiğinden sıkılmıştı. Ama Ekrem onunla tanıştığında da böyleydi. Neden eşinin hayatında bunca insan olmak zorundaydı? Nihayetinde Derya için Ekrem ve çocuklarının olması yeterliydi. Çocuklarının da ülke dışında olmayı tercih etmesi manidardı.

Ekrem’in büyük bir ailesi vardı. Dayılar, amcalar, yeğenler ile sürekli toplantılar organize edilirdi. Evlenme, cenaze, dernek işleri çoktu. Derya da bir evin bir kızıydı. Annesi, babası çok sosyal insanlar değillerdi. İkisi de yoğun çalıştığı için çevreleriyle pek ilişkileri yoktu. Annesi ve babası ölünce, Derya iyice yalnız kalmıştı. Önce kendisini çocuklarını büyütmeye adamıştı. Ama çocuklar büyüyüp yurtdışına gidince yine yalnızlaşmıştı.

Ekrem’in hep büyük hayalleri vardı. Çocuk yaşlarda babası ile çalıştığı için deneyimliydi. Çocuklarını da buna göre yetiştirmişti. Onları daha küçük yaşlarda işe ısındırmıştı. Okula sadece işin teorik kısmına destek olarak bakmıştı. Birkaç özel şirkette kısa süre tecrübe edindikten sonra kendi işini kurmuştu. Butik bir iş yaptıklarından müşteriler genelde onlara geliyordu. Ancak yeni pazarlar ve gelişmeleri takip için hep hareket etmek gerekiyordu. Oğlunu pazarlama, kızını ise finans ve yönetim işlerine bırakmıştı. Yaptıkları işe gelen talep nedeniyle potansiyel pazarlara daha yakın olmak gerekiyordu. Bu yüzden Ekrem artık daha çok yurtdışındaydı. Hatta bir de yurtdışı ofisi açmışlardı. Derya bu durumdan rahatsızdı, birbirlerinden uzaklaştıklarını hissediyordu. Eşi sürekli evde olmadığı için sitem ediyordu. Ekrem ise oyalansın diye eşine risk taşımayan bir iş ayarladı. Ekrem’in bitmek bilmeyen yurt dışı seyahatleri gittikçe uzuyordu. Çocukları da Derya’yı teselli edemiyordu. Eskiden hoşlandığı bahçeyle uğraşmak bile onu mutlu etmiyordu. Çocuklar ise artan bu tatsızlığın farkındaydılar. Ancak anne-babalarının özel hayatlarına karışmak istemiyorlardı. Babalarının annelerini ne olursa olsun mağdur etmeyeceğini biliyorlardı.

Ekrem işine o kadar yoğunlaşmıştı ki ailesini ihmal ettiğinin farkında bile değildi. Eşiyle aynı şeyleri istemediklerini fark edemiyordu. Benzer insanlar olmadıklarını biliyordu ama bu kadar ayrışacaklarını tahmin edememişti. Eşine her türlü imkânı sağlıyordu, iyi bir ev, gerektiğinde yurtdışı tatili, sosyal aktiviteler... Ancak Derya’nın isteği Ekrem’le daha çok beraber vakit geçirmek, el ele dolaşmak, doğum gününü eşiyle kutlamaktı. Evlilik yıldönümleri, tanışma günleri her şeyi dolu dolu yaşamaktı. Sanki ikisine özel bir dünya inşa etmek istiyordu. İkimiz beraber olalım yeter diyordu. Ekrem’in ise isteği bu yönde değildi. O sadece uyumak için işiyle ilgili hareketini durdururdu. Bir taraftan işiyle uğraşıyor, kalan zamanlarında da sosyal bir dernekte çalışıyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


Derya’nın zamanla artan tepkiselliği, şikâyeti Ekrem’i zorluyordu. Nihayet Derya çocuklarının ve eşinin beklemediği bir şekilde boşanmak istediğini söyledi. Hepsi şaşkındı ama ne Ekrem ne de çocuklar herhangi bir tepki göstermemişlerdi. Sadece kararını bir kez daha düşünmesi için Derya’ya zaman tanımışlardı. Derya kararlıydı ve kısa zaman içinde tek celsede eşinden ayrılmıştı. Ekrem cömertti, sorun çıkarmadan çok şeyi Derya’ya bırakmıştı.

Derya şimdilerde eşyaları paketlerken hala içindeki yalnızlığı dindiremiyordu.

Acaba yalnız hissetmesinin nedeni neydi?

Sorun ne istediğini bilmemek miydi?

Sorun öğrenme merakını yitirmek miydi?

Yoksa hayata karşı öğrenme merakını yitirmesi ve bir amacının olmaması mıydı?

Neden meselesi bu kadar Ekrem olmuştu? Ne Ekrem ne de Derya mutlu başlayan hikâyenin sonunu böyle beklemiyorlardı. Ekrem’in çocuklarını yetiştirirken kullandığı yöntemler, eşinde işe yaramamıştı. İnsan bu hayatta açlığı olmayınca hareket etmez ve öğrenmek istemez.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Açlık varsa hareket vardır.”

İnsan geleceğe ait bir amaç ve o doğrultuda açlık oluşursa geleceğe tutunabilir. Yoksa geçmişteki anılarda takılıp kalabilir.  Geçmiş en çok deneyim transferi yapmak için işimize yarar. İyi bir gelecek için ise iyi bir açlık, iyi bir hareket, iyi bir amaç gerekir. Yoksa insan yanlış beklenti ve isteklere takılıp kalabilir.

İmkânların içinde imrenilesi gözüken ama mutsuz ve anısız bir hayat düşer payına. Sonra bir bakar ki hayat ellerinden akıp gitmiş.

İnsan bu hayatta ya anı oluşturur ya da anıları hatırlar.

Sen ne için, hangi hedefle, hangi amaçla anılar biriktirmek istersin?


 



Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar.

“Kim Kimdir?”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi “ programlarıyla mutlu ve başarılı olmanın yöntemlerini aktarır.

“Keşfedilmemiş tek şey: Daha iyisidir.”


Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Güzel anılar biriktirelim, doğru yerde açlıklarla...

    YanıtlaSil
  2. Hareketsiz kaldıkça yüzlerce insanın içinde yalnız hissederiz. Kalabalığın içinde yalnızlaşmak….
    İnsan bi hedefi olduğunda o konuda harekete geçtiğinde yalnız hissetmez.
    Rabbim doğru yolda doğru hedefte hareketimizi eksik etmesin🙏🏼

    YanıtlaSil
  3. Güzel anılar oluşturacağımız bir yolda güzel yoldaşlar bulunur

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize sağlıkk 😊 Çok etkilendiğim bir yazı oldu..İnsan bu hayatta ya anı oluşturur ya da anıları hatırlar... Güzel hedefler, amaçlar için anı biriktirelim...

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık 🌹

    Geçmişte takılı kalmak değildi mesela, ders çıkarıp yarını güzel inşa etmek . Geleceğe gerçek amaçlarla yön verebilmek …

    YanıtlaSil
  6. Elinize sağlık. İnsanı kendine getiren bir yazı. Anılar biriktirelim inşALLAH💐

    YanıtlaSil
  7. İnsan bu hayatta açlığı olmayınca hareket etmez ve öğrenmek istemez... Bir yerde tıkanıp kaldıysam, hareket etmek istemiyor, öğrenmek istemiyorsam.. açlığım doğru yerde mi bir dönüp bakmalıyım. Açlığım doğru yerde olmalı..Hareketimle amacıma ulaşabileyim. Hayatta takılı kaldığımız yerde durup yeniden düşüneceğimiz bir bakış açısı.. Problem ne? Amacım neydi? Açlığım ve öğrenme isteğim o konuda var mı? Durup tekrar bakmalı... Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Düşünceleriniz bizim için çok kıymetli