TUVALE DÖNMEYEN EL
Masaya doğru bakıyorum, kirli birkaç tabak ve boş
bardaklar var. Dün gece, yarı bedenini kaybetmiş bir mumun kokusu geliyor
burnuma. Köşede duran eski piyano, kendi sesini duymayı unutmuş. Tozlarından
elbise yapmış kendine, çıkartmasına yardım etmek istemiyorum. Son zamanlarda
hiçbir şeye yardım etmek istemiyorum. Dışarının görüntüsünü bulanıklaştıran
camın çamuruna, yere dökülmüş kahve damlalarının yok olmasına ve yarım kalmış
resimlerimin tamamlanmasına... İçimde bir durgunluk var, neden olduğunu
bilmiyorum. Beni tutan bir durgunluk, hareket etmemi engelleyen, zihnimdeki
işleri büyüten... Mutsuz değilim, hayatımda bir sorun da yok. Sadece birkaç
hafta yapmam gerekenleri yapmadım. Şimdi hiçbirini yapmak, daha sonraki işlere
niyet etmek ve tamamlamak istemiyorum.
-Baba! İçerde misin? Kapıyı çaldım ama duymadın,
anahtarla girdim.
-İyiyim, hayırdır niye bu saatte geldin?
-Seni merak ediyorum baba, kaç saattir
yazdıklarıma geri dönmüyorsun. Ne zaman gelsem elinde bu defter bir şeyler
yazıyorsun. İyi misin?
-İyiyim. Anlatabileceğim bir şey yok. Sadece,
bilirsin işte, biraz durgunum.
-Benimle paylaşmak ister misin?
-Hayır, çünkü ne olduğunu bilmiyorum. Sadece bu
tuvaller, boyalar, notalar üzerime yıkılmış gibi hissediyorum.
-Anladım. Peki seni rahat bırakıyorum ama
gitmeden şunu söylemeliyim ki; şu köşede duran küçük eskizinden başlamalısın.
İyi geceler.
Nerden çıkmıştı şimdi gece gece. Anlatmak
istesem telefonu açar anlatırım herhalde. Bir de yetmezmiş gibi bana akıl
veriyor. Zaten sen ancak böyle ara sıra gel sonra hemen kaç git. İstemiyorum
desem de biraz ısrar etsene. Tabi ancak bana huysuz ihtiyar dersiniz.
Küçük eskizmiş! Hangi eskiz? Ondan hiçbir halt
olmaz ki, bir yere varmayacağını düşünüp bırakmışım. Şuna bak, birkaç yuvarlak
ve küçük noktalar çizmişim. Bunu çizmeye başladığım gün hiç halim yoktu zaten. Sahi bu noktaları niye çizmişim ki? Kalemim
nerdeydi! Buldum! Tamam, biraz noktaları birleştirsem, biraz da kuyruğu aşağı
doğru çeksem nasıl olur acaba? Hmm! Anladım, bir erkek aslan çizmek istemişim.
Üst tarafları da biraz gölgelendirmeliyim.
İşte oldu, hiç fena değil. Biraz daha uğraştırır
ama fena gitmiyor. Bu kendi kendine konuşma işini de iyice abarttım. Bizim
oğlan şimdi gelse delirdiğimi düşünecek. Neyse canım, öyle ya da böyle hallediyorum
işte.
Sabah olmuş! Ben ne zaman burada uyuyakaldım?Bu
çizimler de ne! Hepsini akşam mı yaptım? Vay canına! Bir iki nokta
karalayacağım derken geldiğim hale bak. Utanmasam yağlı boyalara da el
atacakmışım. Aslında şimdi atsam hiç fena olmaz. Bunu gerçekten istedim mi?
Evet istedim ve hala istiyorum, bu çok güzel! Belki biraz bestelerime de
bakarım, hem piyano çok tozlanmış. Biraz ilgiyi hak ediyor. Yerdeki yarım
mumları da akşam yakmalıyım, artık karanlıkta oturmak istemiyorum. Bir daha bu
kadar isteksiz olmak da istemiyorum. İyi ki o noktaları birleştirdim.Oğluma
kızsam da arada bir doğruyu söylüyor kerata!
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “İşler
ertelendikçe büyür ve insan bir süre sonra atalete düşer.” Oradan çıkabilmesinin en iyi yolu da minik
hamlelerle hareketi başlatabilmektir.
İnsanın zihni koskoca bir resmi bir anda
bitirebileceğini kavrayamaz. Gözünde büyütür, küçük bir parçasından başlarsa,
büyük olan kısmana da gücü yeter hale gelir. Bir fare, bir fili bütün olarak
yutamaz ama parçalara bölerse yiyebilir hale gelir. Hedefi küçültmek ve
parçalara bölmek başarıya giden yolda en etkili hamledir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar.
Yorumlar
Yorum Gönder
Düşünceleriniz bizim için çok kıymetli