Zerreden İnsan’a

 ZERREDEN İNSAN’A

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

 “Yaratan Rabb’inin adıyla oku. O, insanı alaktan yaratmıştır.”

Önceleri ne olduğum belli değildi, şeklim bir garipti belki de bir zerreydim… Sonra hücreye döndüm. Çoğaldım, çoğaldım, çoğaldım… Bu dünyadaki sahibimi bekledim. Emrine verildiğim insan ruhuna sonunda kavuştum. Kalp atışıyla haber saldık anneme. Dışarda bir telaş başladı. Neyse ki olduğum yer çok huzurluydu. Karanlık ama sıcacık ve tertemiz bir yerdi burası. Beslenmem, temizliğim, ayaklarımı hareket ettirebileceğim bir ortam… Her şey düşünülmüştü. Bunu düşünen ise Rabbimdi elbet. Peki ben kim miyim? Sırf O istedi diye,  sınanan insana, hizmet için gönderilmiş bir beden…

Emrine verildiğim insan da tertemizdi en başta. Ne kadar da uyumluyuz diye düşünmüştüm ilk zamanlar. İkimizin de en çok sevdiği, dilinden düşürmediği Rabbiydi. Zamanla o annesine kavuşmayı da ister hale gelmişti gerçi ama benim için Rabbimden ötesi yoktu.

Böyle böyle haftalar, sonra aylar geçmişti. Derken emrinde olduğum insanla birlikte büyüdük, büyüdük ve sonunda buraya sıkışmaya başladım. Ne kadar “dünya” denilen yer beni korkutsa da çıkma zamanı gelmişti anlaşılan. Derken o gün geldi ve annemin kasılmaları beni aşağı doğru itti ve bir yerden sonra benim bir hareket yapmam gerekiyordu. Boynumu çevirdim bir hamleyle ve dünyaya gözümü açtık. Ben gördüğüm insanlardan pek ürkmüştüm ama emrine verildiğim insan öyle değildi. O annesine kavuşmayı, boynuna sarılmayı ve memesine yapışmayı ister gibiydi. Ben ise geri gitmek istercesine ağlayarak çığlık atıyordum. Emrine verildiğim insandan kendimi uzak hissettiğim ilk andı. Annem dışındaki pek çok insan beni ürkütmüştü.

Birçoğu Rabbinden uzaklaşmış insanlar gibi gelmişti.

Neyse ki benim emrine verildiğim insan temizdi, masumdu ve ona ‘bebek’ diyorlardı. Annemin kucağındaydım ve tertemiz bir içecek verilmişti bana , ‘süt’ adında. Emmek için boynumu zorlamam gerekiyordu sadece. Hareketleri daha rahat yapıyordum. Temizlik ise rahimdeki gibi değildi. Annemin destek olmasına ihtiyaç vardı. Ben de temizlenmesi için bazı hareketler yapıyor veya ağlıyordum. Aslında öncesine göre daha çok hareket ediyordum. Temizlenmeyi istemek veya beslenmeyi istemek için zaman zaman ağlıyordum.

Günler geçiyor, büyüyordum. Annemin karnında yaşadığım maceralarımı unutacak kadar büyüyordum. Boynumu tutma, oturma, emekleme ve yürüme derken koşar hale gelmiştim. Sonra hareketlerime annemin üzüntülü anlarında yanağından öpmek eklenmişti. Sonra kendimden küçük bir çocuğun başını okşamak. Hep bir hareket vardı. Bir hareket ortaya koymam gerekiyordu adeta. Buraya kadar yaptığım hareketlerden Rabbim de razıydı… Ben de mutlu…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Büyüdükçe hareketlerim dünyalık imkanlara nasıl ulaşırım üzerine olmuştu. Her gördüğünü düşünmeden yiyen, içen, giyen bir insana dönmüştü. Bunların içinde bu bedene zarar verecek bir şey var mı diye düşünmeyen bir insana. Oysa ben de o insana bir emanet değil miydim? Emrine verildiğim insandan o kadar farklıydık ki artık o bana zalim bir efendi olmuştu sanki. Kendimi gurbette gibihissediyordum, geldiğim yere geri dönmeyi istercesine. Bazı insanlara yaklaşmayı ben istemesem de sırf emrine verildiğim insan istiyor diye gidiyordum. Rabbimin yasakladığı şeyler vardı ama Rabbime söz veriştim sınav bitene kadar o ne derse yapacaktım. İçim kan ağlasa da, o sınavını kaybetmek için her şeyi yapsa da sesimi çıkarmayacaktım.

Zerre artık tam bir  insanoğluna dönmüştü.

Hani, “Unutan, tartışmacı, aceleci, zorba ve nankör insan” a

Tüm vücut kalbim, ciğerlerim, uzuvlarım, gözlerim ile o ne istiyorsa yapacaktım sınav bitene kadar. O nankörleşiyordu, zorbalaşıyordu ama bir şey yapamıyordum. Tüm bedenimi dünyalık istekleri uğrunda harcasa da ALLAH böyle emrettiği için sabretmeliydim. Dikkat etmeden yedikleri ile tükenen bedenim, hiç hareket etmeyip yıprattığı kaslarım hiçbirinin bir anlamı yoktu ama Rabbime söz vermiştim…

Belki emrine verildiğim de fark eder pişman olurdu ve tekrar Rabbine yaklaşmak isterdi bir gün. O zaman bu bedeni, tekrar toparlardık ve ilk gün kadar olmasa da yine tertemiz hale getirirdik belki belki. Çünkü Rabbime döndüğümde bu halde olmak istemiyordum. Ondan tertemiz almıştım bu bedeni.   

Şimdilik sadece beni tüketmesini bekliyordum. Her gün bir organım tükenmek üzere olduğunu haber salıyordu ona ama fark etmiyordu. Ağrı veriyordum, yara döküyordum, karnını şişiriyordum ama hiç umurunda olmuyordum. Duymuyor, görmüyor ve hissetmiyordu adeta. O kadar dalmıştı ki dünyaya duymuyordu beni. İşte sırf bunun için alınmıştı birkaç organım. Ve bekliyordum sabırla...

Ümit ediyordum sadece bir gün belki Rabbimin istediği  bir yaşantıya dönmeye karar verirse diye. Ve yine bebekliğimizde olduğu gibi Rabbimin razı olacağı şeyler için ona haber vermek üzere...

Ümit ediyordum sınav bitmeden belki o da Rabbine döner diye…

 



 Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insana hayat yolunda ihtiyacı olan tüm bilgileri veren gerçeklik ilmidir. Deneyimlerden yola çıkarak ulaştığı gerçek bilgilerle insanın geleceğini tasarlaması için stratejiler üretir. Problemlerini nasıl çözebileceğine dair gerçek yöntemler sunar.


“Kim Kimdir?”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi “ programlarıyla mutlu ve başarılı olmanın yöntemlerini aktarır.

“Keşfedilmemiş tek şey: Daha iyisidir.”


Yahya Hamurcu

Yorumlar